Online Oyun Satış Merkezi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Online Oyun Satış Merkezi
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Mysro Sunworld Metin2 Silkroad Knight Satışlarımız Vardır
Lütfen Üye Olun
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» Hesap Numaralarımız
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePtsi Tem. 19, 2010 9:43 pm tarafından DarkMafia

» SunWorld Fiyat Listesi
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePtsi Tem. 19, 2010 9:42 pm tarafından DarkMafia

» WTT#89LvGlavier#Mysro#For SW1-2#85+
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePtsi Tem. 19, 2010 3:37 pm tarafından DarkMafia

» WTT#82LvBlader#Mysro#For SW1-2#70+
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePtsi Tem. 19, 2010 3:30 pm tarafından DarkMafia

» DarkMafia satılık...
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimeÇarş. Mayıs 26, 2010 5:51 pm tarafından StyleHell

» SibiBot İndir
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePaz Mayıs 09, 2010 7:40 pm tarafından DarkMafia

» Klavye ASCII Kodları
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Nis. 01, 2010 1:18 pm tarafından DarkMafia

» Sansar Salvo - Aranan Adamlar
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Nis. 01, 2010 1:14 pm tarafından DarkMafia

» Sansar Salvo - Araban
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Nis. 01, 2010 1:13 pm tarafından DarkMafia

En iyi yollayıcılar
DarkMafia
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
DaRqDayS
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
StyleHell
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
WoLF_K!NG
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
Polat61
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
Berna
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 
kerem1144
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_lcap11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Voting_bar11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Vote_rcap 

 

 11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DarkMafia
Kurucu
Kurucu
DarkMafia


Mesaj Sayısı : 347
Points : 27887
Rep : 1
Kayıt tarihi : 09/02/10
Yaş : 30
Nerden : Ankara

11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Empty
MesajKonu: 11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları   11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Mart 11, 2010 11:03 pm

sayfa 3
1. Soru : Bilimde sınıflandırmaya niçin ihtiyaç duyulmuştur?
Cevap : Bilgi alanının genişlemesi ile bilimde sınıflandırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu sınıflandırmayla konuların birbirine bağlanması ve anlaşılması kolaylaşmıştır.
2. Soru : Sınıflandırma yapılırken nelere dikkat edilir?
Cevap : Sınıflandırma yapılırken amaç konuları birbirine bağlamak olduğu için konuların çeşitli yönlerden benzer özelliklerine ve ilişkilerine dikkat etmek gerekir.
3. Soru : Edebiyattaki "kurmaca" ve "gerçeklik"ten ne anlıyorsunuz?
Cevap : Edebiyatta gerçeklik; somut olarak var olan bir durumun hiçbir müdahaleye uğramadan ifade edilmesidir. Kurmaca ise, bu ifadeye duygu ve hayallerin katılmasıdır.
4. Soru : "Göstermeye bağlı türler" ve "anlatmaya bağlı türler" ifadeleri size neleri çağrıştırıyor?
Cevap : Göstermeye bağlı türler, bir olay veya durumun sahnede canlandırılmasına, anlatmaya bağlı türler de bu olay veya durumun yer, zaman, kişiler ve olay örgüsüne bağlanılarak anlatılmasına dayanır.
5. Soru : Dil, günlük hayatta daha çok hangi işlevde kullanılır?
Cevap : Dil günlük hayatta daha çok göndergesel işlevde kullanılır.



sayfa 5

1. Yukarıdaki metin "estetik zevk vermek" ya da "heyecan uyandırmak" için mi yoksa "bilgi vermek" için mi yazılmıştır? Açıklayınız.
Cevap : Verilen metin, yazarın lise yıllarında bulunduğu Ankara ve çevresi hakkında bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Yani yazar yaşadığı anılarını anlatmıştır.
2. Metinde verilen bilgilerin doğruluğunun yada yanlışlığının kanıtlanabilirliğini açıklayınız.
Cevap : Yazarın verdiği bilgileri belli bir yere ve zamana bağlaması bilgilerin kanıtlanabilirliğini ortaya koymuştur.
3. Metinde anlatım türlerinden hangilerinin kullanıldığını örnekle açıklayınız.
Cevap : Metinde yazar, yaşadıklarını anlatırken, öyküleyici anlatımdan, yaşadığı çevreyi anlatırken betimleyici anlatımdan yararlanmıştır.
"Yozgat'tan ayrıldıktan 5 gün sonra kimi yerlerde kala kala... Pencereleri, yapının genişliğine oranla küçük ve..." gibi cümleler bunlara örnek olabilir.



sayfa 8

1. Yazar, "Miras Keçe" hikayesini okuyucuya bilgi fermek amacıyla mı yoksa okuyucuyu kendi kurduğu dünyaya çekmek amacıyla mı yazmıştır?
Cevap : Yazari hikayeyi okuyucuyu kendi kurduğu dünyaya çekmek amacıyla yazmıştır.
2. "Eski Ankara" ile "Miras Keçe" metinlerini öğreticilik ve sanatsal işlevi yönünden karşılaştırınız.
Cevap : "Eski Ankara" metni bilgi vermek amacıyla yazılmış öğretici bir metin, "Miras Keçe" metni ise sanatsal işlevi olan kurmaca bir metindir.
3. "Eski Ankara" ve "Miras Keçe" metinlerinde kişi, zaman, mekan ve olaylarda değişiklik yapılıp yapılamayacağını belirleyiniz. Belirlediğiniz sonuçlar sizi öğretici ve sanatsal metinlerin hangi özelliğine götürmektedir?
Cevap : Öğretici metinler gerçekliği olduğu gibi, değiştirmeden verdiği için kişi, zaman, mekan ve olaylarda değişiklik yapılamaz. Kurmaca metinler ise var olan gerçekliğe sanatçının duygu ve hayallerini katmasıyla oluştuğu için bu unsurlarda değişiklik yapılabilir.
4. "Eski Ankara" ve "Miras Keçe" metinlerinden hangisinde üslup kaygısı söz konusudur?
Cevap : "Miras Keçe" metni sanatsal bir metin olduğu için üslup kaygısı ön plandadır.
5. Dil, "Miras Keçe" metninde ağırlıklı olarak hangi işlevinde kullanılmıştır?
Cevap : "Miras Keçe" metninde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevinde kullanılmıştır.
6. "Miras Keçe" metninde hangi anlatım türleri kullanılmıştır? Bu türlere örnekler veriniz.
Cevap : "Miras Keçe" metninde öyküleyici anlatım, coşku ve heyecana bağlı anlatım türleri kullanılmıştır.
"Sonra bir gün mutfakta çamaşırcının küçük iskemlesi üzerinde gördüm. Orada dört kat edilip bırakılmıştı... Adeta bacak bak üstüne atmıştı, gururlu bir hali vardı..." cümleleri bu türlere örnek verilebilir.
7. "Eski Ankara" ve "Miras Keçe" metinlerinin sorularına verdiğiniz cevaplardan hareketle öğretici ve sanatsal metinlerin özelliklerini maddeler halinde yazınız.
Cevap :
* Öğretici metinlerde amaç, okuyucuya bilgi vermektir.
* Sanatsal metinlerde amaç, yazarın okuyucuya kendi dünyasını yansıtmak istemesidir.
* Öğretici metinlerde üslup kaygı ön planda değildir.
* Sanatsal metinlerde üslup kaygısı ön plandadır.
* Öğretici metinlerde dil göndergesel işlevinde kullanılır.
* Sanatsal metinlerde de dil göndergesel işlevinde kullanılır.


10.Sayfayıda Ben Yazıyım Bari

10.Sayfanın Cevabı

1.soru.....anlatmaya ve ve göstermeye bağlı metinlerin ortak yönleri;metinlerin yapısının zaman,mekan,olay örgüsü ve kişiler unsurları üzerinde kurulması hem anlatmaya hem de göstermeye bağlı metinlerin birer edebi eser olmasıdır....farklı yönleri ise;anlatmaya dayalı metinlerin bir olayı ve durumu anlatmak göstermeye dayalı metinlerin göz önünde canladırmak yani göstermek amacıyla yazılmalarıdır.anlatmaya dayalı metinlerde tasvirlerine yer verilirken,göstermeye dayalı metinlerde parantez içi ifadelere yer verilir

2.soru.....göstermeye bağlı metinlerdekiparantez içi açıklamalar anlatmaya bağlı metinlerde kullanılmaz.bunların yerini tasvirler ve tahliller alır

3.soru.....metinde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.


2. Etkinlik

İncelediğimiz metinlerde dil göndergesel olarak kullanılmıştır.
Eski Ankara metni bilgi vermek amacıyla yazılmış bir metin olduğu için dilin göndergesel işlevi kullanılmıştır
Miras Keçe metni ise sanatsal işlevi olan kurmaca bir metindir. Öyküleyici anlatım, coşku ve heyecana bağlı anlatım türleri var olduğu için dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevinde kullanılımıştır .
Yani kısacası hem Öğretici metinlerde hem Sanatsal metinlerde dil gödergesel olarak kullanılır.


sayfa 11

3. Etkinlik Tablo
Sözlü Anlatım : Söylev, Konferans, Açık Oturum, Sempozyum, Forum, Münazara, Röportaj, Mülakat
Öğretici Metin : Mektup, günlük, anı, biyografi, gezi yazısı, sohbet, deneme, makale, eleştiri, roman, hikaye
Göstermeye Bağlı Metin : Tiyatro
Anlatmaya Bağlı Metin : Hikaye, masal, fabl, fıkra

Alp Arslan dönemini çevirdim ama pek iyi olmadı, yine de yazayım dedim…


EBUL FETH

Tuğrul Bey’in son zamanları gelmiş ama tahtını bırakacak bir çocuğu yoktu. Uzun düşünceler sonunda Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ın geçmesinin iyi olacağı sonucuna vardı. İyi yetişmiş biriydi, hükümdarlığı becerebilirdi.
Ölüm günü yaklaşmıştı, vasiyetini hazırladı. Düşündüğü gibi Süleyman’ın yerine geçmesini istedi vasiyetinde. Bir süre sonra da hayata gözlerini yumdu.
Süleyman sultan olacaktı ama buna engel olan biri vardı. Kardeşi Alp Arslan karşı geldi ve kendisini sultan ilan etti. Ama o tahtı isteyen yalnızca Alp Arslan değildi.
Kutalmış, taht için hak iddaa ediyordu. O geçmeliydi tahta! En sonunda ayarlanıp Alp Arslan’a karşı ayaklandı. Ancak bu ayaklanma hayatını kaybetmesine mâl oldu.
Taht mücadeleri çok uzun süre devam etti. Ölümler, kavgalar… Aslında hiç biri bu kavgaların zararlı olduğunu düşünemiyor gibiydi.
Her sultanın olduğu gibi Alp Arslan’ın da vezire ihtiyacı vardı. Düşündü düşündü ve en iyisi Nizamülmülk’ü getirmekti. Nizamülmülk devleti çok faydalı bir vezirdi.
Alp Arslan bir çok sefer yapmıştı. Bizans’ın önemli kalelerinden birini alması sonucu ebul feth ünvanını almıştı. Bu ünvanı Abbasi halifesine borçluydu.
Bir sürü isyanla uğraşan Alp Arslan, ağabeyinin isyanıyla da uğraşmak zorunda kalmıştı. Bu isyan üzerine Kavurd’un yönettiği Kirman üzerine sefer düzenledi. Ama Kavurd’un aklı başına gelmişti ve Alp Arslan’dan özür diledi. Alp Arslan da sonuçta büyük bir sultandı ve kişilik sahibiydi..
Yine sefer düzenledi. Ve yine ebul feth Alp Arslan orayı da itaat altına aldı. Buradan atalarının yaşadığı Cent’e giderek dedesi Selçuk’un mezarını ziyaret etti. O güçlü, ebul feth Alp Arslan burada yine normal bir insan haline dönüşmüştü ve dedesine özlemle üzüldü. Ama o güçlüydü ve çevresindekilere belli etmemeliydi. Üzüntüsünü içine gömdü ve seferlerine devam etti.
Bu da İki Buçuk’a yazdığım devam, bu da pek iyi değil ama…
“Bu şoförlerle de bir kere atışmasam olmaz!” diye iç çekti ve şoföre seslendi. Ama bu şoför sanki çok haklıymış gibi yine tersliyordu. Sinirleri tepesine çıktı ve ısrarla para üstünü istedi. Kavga gürültü alabildiği para üstünü cebine koyup yerine iyice yerleşti.
Yerinde, kendine kızgın bir şekilde düşünürken dolmuş ineceği durağa gelmişti. Dolmuştan indi ve işe giderken binmesi gereken diğer dolmuşa bindi.
Bu sefer kendine engel olabilmiş, parayı vermemişti. İnerken verecekti.. Şoför sinirle bağırdı ve yine tartışma çıktı. Bu sefer ki sebep parayı vermeyişiydi. Şimdi de bedavacı damgası yemişti.
Sinirle şoföre bir beşlik fırlatı dolmuştan indi. Sözünü tutabilceğine emin olamasa da, bir daha dolmuşa binmemek için kendine söz verdi…
sayfa 12

5.Etkinlik

1-Öğretici metinler kurmaca metin haline getirilmez.
2-
3-Öğretici metinlerde amaç okuyucuya bilgi vermektir.Sanatsal metinlerde ise okuyucuya merak ve heyecan uyandırmaktır.
Öğretici metinlerde üslup kaygısı yoktur.Sanatsal metinlerde üslup kaygısı ön plandadır.
Öğretici metinlerde sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılır.Sanatsal metinlerde gerçek anlamları dışında kullanılır.


6.Etkinlik

Öğretici metin

Yıkık dökük çatısı yok olmuş taş bir bina yıkıntısı.Yedi kişi bu yıkıntı etrafında birşeyler ile uğraşıyor.Bir inşaat arabası içi boş hazır bir şekilde duruyor.

Kurmaca Metin

Resimdeki bireyler üniversite öğrencisidir.Araştırma alanı olarak taş binayı ve çevresini seçmilerdir.Kızlı,erkekli grup çok hassas çalışarak buradaki kalıntıları ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.
__________________

SAYFA 13

1 )
*açıklayarak ifader eder….
*şiirsel….
*göstermeye bağlı ve anlatmaya bağlı
*gerçek

2 )
* D
* Y
* Y
* D
* D

3 ) D
4 ) E
5 ) soru hatalı
6 ) D
7 ) B
8 ) A
9 ) C




————————————————————–

SYF:16-17-18
3)C
4)A
5)C
6)B
7)D
8)D
9)E
10)B
11)D
12)B
13)C
14)E
15)A
DİL VE ANLATIM HOCASI TARAFINDAN CEVAPLANMIŞTIR.

———————————————————

Sayfa 21
1. Geçmişte mektubun önemi büyüktü. Çünkü mektup tek iletişim aracıydı. İnsanlar sadece mektupla birbirlerine haber verebiliyor sadece mektupla birbirlerinden haber alabiliyorlardı. Bu nedenle geçmişte mektubun önemi büyüktü. Ancak günümüzde mektubun önemi ve yeri kalmamıştır. Mektubun yerini kısa msj e-posta gibi teknolojik iletişim araçları almıştır.
2. bir iş başvurusu yapmak ya da resmi makamlardan bir talepte bulunmak için dilekçe yazarız
3. kısa msj e-posta yoluyla gönderilen iletiler mektubun işlevini yerine geirmektedir.
4. Mektup kişiliğimizin bir aynasıdır..
Basit bir yazı türü gibi görülmesine rağmen mektubun da kendine özgü bir düzeni,bir disiplini,bir planı vardır.
3. etkinlik
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar ortaya çıkmış eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler; Mısır firavunlarının diplomatik mektupları (MÖ 15. - 14. yüz yılları) ile Hitit krallarının Hattuşa (Boğazköy) arşivinde bulunan mektuplarıdır. Batı edebiyatında mektup türünün ilk örneklerini, Yunan edebiyatında görürüz. Mektup, bir edebiyat türü olarak, özellikle Latin edebiyatında gelişip yaygınlaşmıştır.. Rönesans’tan bu yana Avrupa’da çeşitli ülkelerde bu türün yaygınlaştığı görülür.. Mektup türünün Türk edebiyatında epey uzun bir geçmişi vardır. Münşeatlarda (Nesir halindeki yazıları bir araya toplanmasından meydana gelen eserlere denir.) resmi ve özel mektuplara geniş yer verilirdi. Şinasi’ nin öncülüğünde başlayan düz anlatım akımı, mektuplarda da etkisini göstermiş; Tanzimat’tan bu yana yazılan özel mektuplarda yapmacıksız, doğal bir anlatım kullanılmıştır.

———————————————————–

Sayfa 23
1. Özel mektupların giriş bölümünde mektubun yazılış amacı,
Gelişme bölümünde hakkında bilgi ve ya istekleri
Sonuç bölümünde ise saygı sevgi içeren sözler bulunmaktadır.
2. Oğuz Atay’ın kızına yazdığı mektupta yazı ve imla kuralları günümüzde geçerliliğini korumaktadır.
4. etkinlik
‘Seninle birlikte yaptığımız seyahatler ne hoştu ne güzeldi’
Cümlesinde seninle ve birlikte kelimeleri aynı anlamdadır birlikte kelimesi gereksizdir o yüzden anlatım bozukluğu vardır
————————————————————–

sayfa 24
1.özel mektuplarda gönderici ile alıcının birbirlerine karşı özel durumlarının yanında ele alınan konunun da metnin dil ve cümle yapısına yani üslübuna etkisi vardır.
2.incelediğim mektuplarda oğuz atay ve hamdi tanpınar ın mektupları aldıkları mektuplara cevap vermek için yazılmıştır. ahmet kutsi tecer ise kendi durumunu bildirmek için yazmıştır. mektupların yazılış amaçları da giriş bölümlerinde belirtilmiştir.
3.oğuz atay ve ahmet hamdi nin mektuparı özel mektuplar olduğu için gönderici alıcı ilişkisi yönünden bir içtenlik söz konusudur. oğuz atay kızına, ahmet hamdi de arkadaşına aralarında konuşabilecekleri herhangi bir konud mektup yazmışlardır. mektuptaki bu gönderici alıcı ilişkisi ve konular mektuparın dil ve cümle yapısını belirlemiş, bir içtenlik oluşturmuştur. ayrıca ahmet hamdi nin mektubu biraz daha edebidir.

5. etkinlik
“sninle birlikte yaptığımız seyahatler ne hoştu ne güzeldi” cümlesinde seninle ve birlikte kelimeleri aynı anlamı ifade ettikleri için biri gereksizdir.

——————————————————————————–

sayfa 25 6. etkilik
_sana mekyup yazdım ancak bi cevap alamadım.
_kardeşim kaplan, bir yığın can sıkıntısı, üzüntü ve yorucu iş arasında mektubuna cevap veremedim.
_makelem hakkında da bişey sölemedin
_haklısın , o güzel makalene de vaktinde teşekkür etmem lazımdı.
_beğendiğine sevindim.
_artık birinci sınıf bir muharrir olduğuna hiç şüphe etmiyorum.
_senin gbi ir edebiyatçıdan bu sözleri duymak çok güzel, gururlandırıyorsun beni.
_sana bağlı olduğum için bundn mesudum.
_ben de öyle çok çok mesudum. orhan seyfi de makaleme cevap verdi daha doğrusu eleştiride bulundu diyelim karşılık vermemek için kendimi zor tuttum
_orhan seyfi biraderimiz, daha doğrusu yusuf ziya beyin biraderi, raks manzumesi için yaptığı latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdığına cevap vermiş. ben okumadım, yine kafiyelere çatıyormuş. tabi görüşlerimiz ayrı. münakaşaya değmez . hakikat şu ki kafiyeye bağlıyım.

arkadaşlar bu kadar gerisini siz getirin

_sana mekyup yazdım ancak bi cevap alamadım.
_kardeşim kaplan, bir yığın can sıkıntısı, üzüntü ve yorucu iş arasında mektubuna cevap veremedim.
_makelem hakkında da bişey sölemedin
_haklısın , o güzel makalene de vaktinde teşekkür etmem lazımdı.
_beğendiğine sevindim.
_artık birinci sınıf bir muharrir olduğuna hiç şüphe etmiyorum.
_senin gbi ir edebiyatçıdan bu sözleri duymak çok güzel, gururlandırıyorsun beni.
_sana bağlı olduğum için bundn mesudum.
_ben de öyle çok çok mesudum. orhan seyfi de makaleme cevap verdi daha doğrusu eleştiride bulundu diyelim karşılık vermemek için kendimi zor tuttum
_orhan seyfi biraderimiz, daha doğrusu yusuf ziya beyin biraderi, raks manzumesi için yaptığı latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdığına cevap vermiş. ben okumadım, yine kafiyelere çatıyormuş. tabi görüşlerimiz ayrı. münakaşaya değmez . hakikat şu ki kafiyeye bağlıyım.

arkadaşlar bu kadar gerisini siz getirin

7. etkinlik
tarih kağıdın sol üst köşesine yazılır. ad soyad ve imza kağıdın sağ alt köşesine yazılır. hitap sol üst köşeye yazılır. adres kağıdın sol alt köşesine yazılır
*mektuplarda kağıt düzeni önemlidir. çünkü mektuplar kişiliğimizin aynasıdır.

——————————————————————————–

sayfa 26
1. verilen mektup örneği türk dil kurumuna bzı eserler istemek için yazılmıştır.
2.özel mektuplar arkadaşlar ve akrabalar arasında haberleşmek için yazılır. iş mektupları ise kişi ve kurumlar arasında veya kurumlar arasında sipariş satış gibi konularda yazılır.
3.açıklayıcı anlatım
4.özel mektuplarda içten ve samimi bir üslup varken iş mektuplarında ciddi bir üslup vardır bu yüzden iş mektuplarında kısa açık ve somut bir anlatım vardır

8. etkinlik
anlatım bozukluğu yoktur.

——————————————————————————–

sayfa 27
1.dilekçelerde resmi bir üslup kullanılır gereksiz sözcükten ve süsten kaçınılır.
2. incelenen iş mektubu ve dilekçe şekil özellikleri ve konu bakımından birbirlerine benzemektedir.konu olarak da istek söz konusudur. ancak iş mektubu kurumlar arasında dilekçe kişi ile kurumlar arasında yazılmıştır.
9. etkinlik
erzurum büyükşehir belediyesine burs başvurusunda bulunmak üzere öğrenci belgesi düzenlenerek tarafıma verilmesini istiyorum cümlesinde “bulunmak” yerine “kullanmak” olmalıdır.
10. etkinlik
öyküleyici ve açıklayıcı anlatım kullanılmıştır.
11.etkinlik
göndergesel işlevde kullanlmıştır

————————————————————–

Ağabeyini affetti ve göreve devam etmesine izin verdi Ama dolmuş şoförlerinin sanki bunla bir derdi vardı Saygımız,sevgimiz,karakterimiz,inancımız,görüş ve düşüncelerimiz hatta kültürümüz mektubumuza yansır Bu alanda yazanların başında Cicero (MÖ 106 - 43) gelir Özellikle Fransa’da mektup türü büyük gelişme göstermiştir

sayfa 28
12, etkinlik kutuların hepsi işaretlencek!
13.etkinlik
özel mektup
özellikleri
akraba dost arkadas arasında yazılır . içtenlik hakimdir belli kurallara göre yazılır

iş mektupları
özellikleri
özel kurulusların birbirie veya vatandaslara gönderdikleri mektuplardor ciddi bir anlatımı vardır belli kuralları vardır
dilekçe
özellikleri
bir istekte bulunmak bilgi vermek amacıyla kişilerin resmi mekanlara yazdığı mektuplardırkısa ve özanlatın ypılır belli bir plana göre yazılır
12.ETKİNLİK
Bütün kutuları işaretleyin.

13.ETKİNLİK
Mektup 3 e ayrılır.
**Özel mektup özellikleri: Akraba dost arkadaş arasında yapılır.Bir içtenlik hakimdir.Belli kurallara göre yazılır.
**İş mektubu özellikleri:Özel kuruluşların birbirine veya vatandaşlara gönderdikleri mektuplardır.Ciddi bir anlatımı vardır.Belli kuralları vardır.
**Dilekçe özellikleri:Bir istekte bulunmak,bilgi vermek amacıyla kişilerin resmi mekanlara yazdığı mektuplardır.Kısa ve söz bir anlatım yapılır.Belli bir plana göre yazılır.


sayfa 29

14.ETKİNLİK

Ses düşmesine uğrayan kelimeler
Ses düşmesinin nedeni
İsim-ismi
Sözcüğün ünlü ile başlayan ek alması
Oğul-oğlum
Sözcüğün ünlü ile başlayan ek alması
Göğüs-göğsü
Sözcüğün ünlü ile başlayan ek alması

15.ETKİNLİK
TAZİYE İLAN METNİ ÖRNEĞİ
16.ETKİNLİK

Sevgili Anneciğim,

İçimi ısıtan, beni mutlu eden mektubunu ustam dün bana bir müjdeyle verdi. Ben, güzel yüzünün hayaliyle işimi yapıyor, desenleri, motifleri bakır bir panoya işliyordum. O kadar mutlu oldum ki...

Anneciğim,

Vakit geçirmeden, hemen bu mektubu yazıyorum. Köyden ayrılalı altı aydan fazla olmuş. Bu süre içinde, belki her ay sizleri, köyümüzü, evimizi, yemyeşil ağaçlarla dolu bahçemizi, petek petek arı kovanlarımızı görmeme rağmen yine özlemle doluyum.

Geçtiğimiz günlerde ustam, bakır işlemecilikte kısa zamanda ilerleyişimi yeteneğime ve gayretime bağlayarak "Aferin!" dedi. Sanatın bir altın bilezik olduğunu söyledi. Haftalığımın önümüzdeki hafta artacağını müjdeledi. Ben de o an, sana bayram hediyesi olarak alacağım ayakkabıyı düşündüm. İşyerimize yakın bir ayakkabıcının vitirininde gördüğüm sana yakışacak ayakkabıyı alacağım.
Bayramdan bir kaç gün önce, ustam izinli olacağımı söylemişti. Elimde ayakkabım, küçük kardeşim Zeynep'e çeşit çeşit çikolata ve boyama kitapları ile kapınızı çalacağım. Bayram sevincini birlikte paylaşacağız. Ne güzel değil mi anneciğim?

İşe iyice alıştım. Beni düşünüp üzülme! Kendini yorma! Ben usta bir sanatkar olma yolunda çalışıyorum. Sanatımıza katkıda builunmak, bir yandan da üretici bir insan olarak kendime, aileme ve milletime yararlı olmak istiyorum.

Bakır eşyalar üzerine, çay ve kahve takımlarına, semaverlere, hediyelik bakır eşyalara, duvar panolarına ne güzel desenler işliyorum bir görsen. Çizgilerin akışında, desenlerin şekillenişinde hep sizleri düşünüyorum. Babamın vefatı ile düştüğümüz sıkıntıyı nasıl göğüsleyeceğimi planlıyorum. İşimi ierletip, ücretimi artırmak istiyorum.

El emeği işler büyük ilgi görüyormuş. Bunu, rahmetli babamın arkadaşı Orhan Amca söyledi. İstanbul'da bir sergi açmamız konusunda bize yardım edeceğini belirti. Biz de "evet" dedik ve başladık çalışmaya. Aynı iş yerinde iki arkadaşımla birlikte yaptığımız özel işleri biriktirmeye başladık.Geleneksel süsleme sanatının birbirinden güzel örneklerini işliyoruz. Çalışmalarımız bitince İstanbul'da bir sergi açacağız. Orhan Amca, sergi salonu için araştırma yapmaya başladı bile. Hazırlığımız sürüyor güzel anneciğim.

Bayramda birlikte olmak dileğiyle senin ellerinden, küçük Zeynep'in gözlerinden öperim.

Kucak dolusu selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Adres: Çamlıca Mah.

Ankara Oğlun Emre

17. ETKİNLİK

Okulumuzun Yıllık Matbaa Basımları İçin Şirketinizle Bir Görüşme Talebinde Bulunmak İstiyoruz.Durumu Değerlendirip En Kısa Zaman da İletişime Geçmeniz Dileğiyle..
kendi okul adınız...

18. ETKİNLİK

İŞ BAŞVURU DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ


FOTOĞRAF

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE
(Personel Dairesi Başkanlığı)

657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre Kurumunuzda 2007 yılı içinde sözleşmeli personel pozisyonunda istihdam edilmek üzere ilan edilen ……………………. kadrosuna müracaat etmek istiyorum. Gereğini arz ederim.

Açık İkametgah Adresi TARİH
Ev Telefonu İMZA
Cep Telefonu Ad ve Soyad
30 31 ölçme değerlendirme

1-*mektup
*yazılış amacı -konudan
*arz -rica -arz ve rica
*özel-iş-edebi mektup
2-*D
*D
*D
*Y
*Y
*D
*D
3-D
4-C
5-E
6-B
7-E
8-B
9-B

———————————————————–

Sayfa 33 Cevapları

Hazırlık

1.bazı günler yazma ihtiyacı duyuyorum.Çünkü gördüklerimi ve yaşadıklarımı birisiyle paylaşmak istiyorum
2.Eski günler tekrar gözümde canlanıyor.

1.Etkinlik

Günlük örneği

20 Kasım 1996

Yaşar Nabi'lerde ikinci kez toplandık.Yazarın sorumluluğu sorunu görüşüldü saatlerce.Belki yirmi kişiydik.Konuştuk,konuştuk,konuştuk,kendi kendimize.Varlık Yıllığı'nda okurlar dinleyecek bu konuşmalarımızı.Yazar sorumludur.Topluma karşı,kendine karşı.İyi bütün ayrımlar,konuşmalar bitti.Ama sonuç ne?Hava.Çok şeylerden söz edildi.Sanatımızın toplumu aştığından,bu yüzden okunmadığından.Toplumu aşmak konusunda da saatlerce konuştuk.Şimdi aklıma geliyor,bir soru var ortaya atılacak.Her yazarın,sanatçının sorumluluğundan söz ediliyor.Ya,toplumun sanatçıya,edebiyatçıya karşı sorumu?Yok mu böyle sorumluluk?Devletin sorumluluğu?Tek tek bireyelerin sorumluluğu?Bunu unutuyoruz,varsa yoksa yazarın,sanatçının sorumluluğu!...Hep biz mi duyacağız bu sorumluluğu,hep biz mi sorumluluğun yükü altında yaşayacağız?...Biraz da toplum bilse sorumluluğunu,topluma bildirilse onun da sorumlu olabileceği....
(Oktay Akbal,Günlerde)

2.Etkinlik

Bu kişiden kişiye değiştiğinden sizin yapmanız gerekiyor


3.Etkinlik

GÜNLÜK - Edebiyatımızda “günlük” terimini ilk kez Falih Rıfkı Atay kullanmıştır. Kısaca günlük, bir kişinin düşüncelerini, duygu ve gözlemlerini günü gününe yazdığı ve o günün tarihini koyduğu yazılardır. Günlük bir tür anıdır. Ancak günlük günü gününe yazılır, anı ise olayların yaşanmasından sonra kaleme alınır. Bir edebiyat türü olarak asıl kimliğini 1940’tan sonra kazanmaya başlayan günlük türünün başlıca özellikleri şunlardır:
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın hayatından izler taşır.
İçten ve sevecendir.
Ruzname de denir.
Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu, Nurullah Ataç, Salah Birsel' dir.
Divan edebiyatındaki “vakayinameler” bir tür günlük sayılır.
Kimi roman ve hikâyelerde “günlük”, bir anlatım biçimi olarak kullanılabilir.
Anlatımda “iç konuşma” tekniğinden yararlanılır.
Sayfa 36

1-Yazarın başından geçen olayları anlatması.
2-Günlüklerde yaşanma zamanı ile yazılma zamanı arasında fark vardır.Olaylar genellikle o günün sonra günlüğe aktarıldığı için.
3-Yazar günlükleri okuyucu için yazmıştır.
4-Günlükde anlatılanlar inandırıcıdır.Belli bir tarihi ve zamanı vardır.Gerçekler,olan biten olduğu gibi öznel olarak anlatılır.
5-Kişisel dikkat önemlidir.
6-Öznel bir anlatım tarzıyla gördüklerini olduğu gibi anlatmıştır.
7-Gün boyunca başından geçenleri anlatmak
8-Betimleyici anlatım kullanılmış.
9-Göndergesel işlevde kullanılmıştır.

4.Etkinlik

Günlük özellikleri;
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın hayatından izler taşır.
İçten ve sevecendir.
Eski edebiyatımızdaki adı Ruzname'dir.

Sayfa 36..6.etkınlık;

akıcılık;soylenişi hos olmayan rokfor gibi,sozcukler oldugu için fazla akıcı degıldır..

duruluk-acıklık; duruluk;gereksız sozcuklere ve cumlelere yer vermedıgı için duru bir anlatım vardır..
acıklık;cümleler anlasılır oldugu ve fazla bir yabancı sozcuk olmadıgı için anlatım acıktır..

yalınlık;cumleler kısa net oldugu ve soz sanatlarına fazla yer verılmedıgı için anlatım yalındır...



sayfa 37
8.eTKİNLİK

gerçek anlamlı:ekmek,süt,köfte
metne kazandırdıklarI: Olayın gerçekten yaşandığı

mecaz anlamlı:bayılmak,atmak,ısmarlamak, hava yapmak


metne kazandırdıkları:farklı kavramları ve durumları karşılayabilmek için kullanılmıştır

--------------------------------------------------

sayfa 37

9.eTKİNLİK

ses düşmesi:kayboldu, resmi, kahvaltı

sebebi:ünlüyle başalyan ek alması

ses türemesi:evde-y-im
hava-y-ı

masa-y-ı
radyo-s-u

sebebi:yardımcı sese ihtiyaç olması

sayfa 37

anlama ve yorumlama

1>yazma alışkanlığı gelişir kendini dah iyi tanır.
2>
3>eksik yönlerini görür rahatlar


SayFa 38

1.**boşluk doldurma
.günlük
.duygu ve düşüncelerin

2.** dogru-yanlış
.y
.d
.y
3.** nurullah ataç
4.**gözlemin pek öneminn olmaması
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://onlinesatis.forumdizini.com
DarkMafia
Kurucu
Kurucu
DarkMafia


Mesaj Sayısı : 347
Points : 27887
Rep : 1
Kayıt tarihi : 09/02/10
Yaş : 30
Nerden : Ankara

11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları   11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Mart 11, 2010 11:04 pm

SAYFA 40


Hazırlık
2- İnsanlar eski fotoğraflarına baktıklarında genelde hüzünlenirler
3- İnsanlar yaşadıkları önemli anıları unutmamak, daha sonra hatırlamak amacıyla kayıt altına alırlar
İnceleme
1- Anı metninin ortak özellikleri açık, sade, abartısız, objektif anlatım
2- İncelenen anıda anlatıcı ile yazar aynıdır Çünkü anı yazarın kendi hayatıdır
3- İncelenen anıda anlatıcı konuyu birinici ağızdan almıştır Yani metinde kahraman anlatıcı vardır "Kuş çalıştı ben seyrettimAramamya başladım,"gibi cümleler
4-Anıların sade, açık vede içten bir anlatımı vardır Olaylar abartılmadan yansıtılır Ayrıca anılar öğretici bir nitelik taşıdıkları için objektif eserlerdir

SAYFA 43

4 Etkinlik
Anı yazarın anlattıklarını kanıtlayabilmek için anlkattığı zamnala ilgili her türlü kaynaktan yararlanabilir

SAYFA 44

5 Etkinlik
İncelenenanıda yazar çocukluğunda doğadaki bazı hayvanlar hakkında ki gözlem ve izlenimlerini anlatmıştır Yazar bunu yaparken kendi bilgi ve gözelemlerinden yararlanmıştır Anılar bu yüzden objeektif oldukalrı için yazıldıkları dönemle ilgili belge niteliği taşır

5-Yazarın bilgi ve izlenimlerini doğrudan doğruya anlatması metne objektif ve inandırıcılık katmıştır
7- Metinde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır

6 Etikinlik
Metinde geçen geçinmeki, yüreği vurmak, çekiştirmek gibi mecaz nallmalı sözcükler farkl durumları karşılayabilmek için keullanılmıştır

7 Etkinlik
Çağrışım ve duygu değeri insandan insana değiştiği için bazı insanlara ormanyeşili,
değirmen-bereketi,
yuva-aileyi,
ağustos böceği-tembelliği,
ses-doğayı,
ağaç oksijeni çağırıştırabileceği gibi bazı insanlarda farklı farklı şeyleri çağırıştırabilir

SAYFA 45

8 Etkinlik
Verilen anıda anlatıcı ilke aynıdır Çünkü anı yazarın kendi hayatıdır ve"ben" etrafında anlatılır


9 Etkinlik
Anı türününü özellikleri
*anıların öğretici yanları vardır
*anılar ilgi çakici bilinir nitelikte olmalıdır
*anlatıcı yazarın kendisidir
*objektif eserlerdir ve dönemle ilgili belge niteliği taşır
*yazar her türlü kaynaktan yararlanabilir


SAYFA 46


10 Etkinlik
Metinde geçen birgün ertesi yaz, biraz sonra, buraya gibi sözcükler yer-yön zaman zarfı olarak kullanılmıştır Bu zarf metinde kanıtlama ve amaçlı kullanılmıştır

12 Etkinlik
Ses Düşmesi
seyrettim
kıvrılıp
ağzı

Ses türemesi olan kelimeler
baktıkça
büyükçe
yüksekçe

Ses Benzeşmesi olan kelimeler
vuruyor
birisi
anlamadım

Ses Düşemesinin sebebi: İki heceden dar ünlü(ı,i,u,ü)bulunan bazı sözcüklerünlü ile başlayan bir ek aldığında iki ünlüde bu dar ünlü düşer
Ses benzeşmesinin Sebebi: Sonunda p,ç,t,k,f,h,s,ş sert ünsüzleri bulunan bazı sözcükleri; c,d,g(ğ) yumuşak ünsüzleriyle başlayan bir ek ladığında bu c,d,g(ğ) sesleri sertleşerek ç,t,k olur

SAYFA 47


13 Etkinlik
Günlükler yaşanan olayların tarihi atılarak, günü gününe yazıldığı bir türdür Anılar ise görünenelerin ve izlenimlerin arada zamna geçtikten sonra kaleme alındığı bir türdür İki türde de içten samimi bir anlatım vardır Tema olrak yaşanan olaylar işlenir Objektif bir nalatımlarıo vardır Anıların öğretici bir yazı varken günlükler okuyucu için yazılmaz

14 Etkinlik
Okunan anı metninde ******'ün sanat ve sanatçı sevgisi dile getirilmeye çalışılmıştır
SAYFA 48



17Etkinlik
Cümleleri hazırlarken anlamların ilghi çakici, öğretici bir tür olduğunu, yazarın anı yazarken objektif abartısız olaması gerektiğini unutulmamalıdır

SAYFA 48-49

Ölçme ve Değerlendirme
1) D-D_Y
2) A şıkkı
3) Magosa HatıralarıNamık Kemal
Şehir MektuplarıAhmet Rasim
Türk'ün ateşle imtihanıHalide Edip Adıvar
Boğaziçi YalılarıAbdülhak Şinasi Hisar
Edebiyatçılar GeçiyorHalit Fahri Ozansoy
Hac YolundaCenap Şehabeddin
Saray ve ÖtesiHalit Ziya Uşaklıgil
4) D şıkkı
5) D şıkkı
6) E şıkkı



Sayfa 51
Hazırlık Çalışmaları
Soru 5 : Tv , Gazete, Dergi, İnternet
Soru 6: Bir hayat hikayesi yazmanın zorluğu ve yazarlara werdiği önem.(bu yanlıs olabilr

1.Etkinlik:
İnsanların araştırma, öğrenme istekleri,ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.
3.Etkinlik:

Biyografi Ve Tarihsel gelişimi
Kendi alanlarında ünlü olmuş, siyaset adamı, edebiyatçı, sporcu, bilim adamı, ses, sinema, tiyatro sanatçısı, gazeteci, ticaret adamı gibi kişilerin hayatlarını, neler yap-tıklarını, ülke ve dünya insanlığına neler kazandırdıklarını, hayatlarının önemli başarılarını ve dönüm noktalarını bütünüyle anlatan yazı ve kitaplara biyografi (yaşamöyküsü) denir.

Bir kişinin hayatını ayrıntılı olarak veren kişisel biyografi kitapları olduğu gibi, birden çok kişinin hayat hikâyelerini bir araya getiren genel biyografi eserleri de var-dır.

Örneğin antolojilerde, ansiklopedilerde, yıllıklarda birden çok kişinin biyografileri çok kısa olarak ana hatlarıyla verilir. Bu eserlerde ya da yazarın kitabının arka kapağında veya iç sayfasında yer alan biyografiler genellikle kısadır. Ayrıntıları atılmış daha çok doğum ölüm tarihleri, doğum yerleri, bitirdikleri okullar, çalıştıkları işler, yazdıkları eserler ve önemli başarıları anılmakla yetinilir.

Her döneme, her mesleğe ve her millete ait kişilerin biyografilerini veren eserlere evrensel biyografi, bir millete ait kişilerin biyografilerini verenlere ulusal biyografi, bir bölgeye mensup kişilerin biyografilerinin toplandığı eserlere bölgesel biyografi, belli bir mesleğe mensup kişilerin yer aldığı eserlere meslekî biyografi, belli bir dönemde yaşayanların hayat hikâyelerinin verildiği eserlere de dönem biyografisi denir. Dönem biyografisine çağdaş insanların yer aldığı Who's Who? (Kim Kimdir?) adlı eseri gösterebiliriz.

Biyografiler yazım tekniğine göre de farklılıklar arz etmektedir. Bunları kısaca şöyle sınıflandırabiliriz:
a. Bilimsel biyografi
Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde, alt başlıklar halinde, onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri, gösterdiği başarıları, eserlerini, eserlerinin değişik özelliklerini eleştirel bir tutumla, belgelere, araştırma ve incelemelere dayalı olarak veren çalışmalara bilimsel biyografi ya da biyografik monografi denir. Bu tür eserlerde kişinin doğumu, yetişmesi, öğrenimi, çalışma hayatı, türlerine göre eserleri, eserlerinin önemi, şekil ve muhteva özellikleri, başarıları, ödülleri ve başka özellikleri bölümler halinde verilir. Bilimsel biyografi türüne şu örnekler verilebilir: Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret Devir-Şahsiyet-Eser (1971); İsmail Parlatır, Recaizade Mahmut Ekrem (1995); Ö.Faruk Huyugüzel, Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hayatı ve Edebî Eserleri Üzerinde Bir Araştırma (1984).

b. Biyografik roman
Roman, hikâye gibi tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı üslûbuyla kişiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunan eserlere de edebî biyografi ya da biyografik roman denir. Biyografik romanlarda kişinin ruhsal ve fiziksel özellikleri, davranışları, duyguları, düşünceleri, tepkileri, tavır alışları, giyinişi gibi pek çok değişik özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir anlamda onun portresi çizilir. Hayatı içerisinde canlı, yaşayan bir kişilik olarak sergilenir. Buna örnek olarak M. Emin Erişirgil'in Mehmet Akif /İslâmcı Bir Şairin Romanı (1956); Tahir Alangu'nun Ömer Seyfettin (1968) adlı eserleri verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay'ın Bir Bilim Adamının Romanı (1975) adlı romanı da bu türün en iyi örneklerindendir. Yazar bu romanında hocası Mustafa İnan'ı merkez alarak bir dönemin idealist neslinin hayatını yansıtmıştır.

c. Nekroloji
Ölen ünlü bir kişinin hemen ölümünden sonraki günlerde genellikle gazete ve dergilerde yakın çevresinde yer alan kişiler tarafından onun üstün niteliklerinin, erdemlerinin, çalışmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla anlatıldığı yazılara denir. Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin ağıtları, duygusal, öznel açıklamalarıdır. Bu tür yazılara örnek olarak Yahya Kemal'in ölümü dolayısıyla kaleme alınmış şu yazıları verebiliriz: Vehbi Cem Aşkun, "İstanbul Aşığını Kaybetti" (Dünya, 5 Kasım 1958); Nimet Behsuz, "Büyük Şairin Arkasından" (Yeni Gün, 3 Kasım 1958); Cenap Gedikoğlu, "Bir Dev Şair Göçtü" (Yeni Gün, 5 Kasım 1958).

Oto-biyografi: Bazı ünlü kişiler hayattayken kendi hayat hikâyelerini yazmışlar-dır. Bunlara da oto-biyografi (özyaşamöyküsü) denir.

Önceleri biyografiler, genellikle kralların, büyük din adamlarının ya da olağanüstü kahramanlıklar göstermiş ki şilerin hayatıyla sınırlıydı. Bunların biyografilerinde genellikle onların gerçek özelliklerinin ve niteliklerinin yanında efsanevî, menkıbevî özellikleri de vurgulanırdı. Kahramanların yüceltilmiş kişilikleri o topluma bir özgüven aşılıyor, ayrıca model kişilikleri sunularak onlar gibi olunması salık veriliyor ve bazı hikmetli davranışlarıyla da ibretli dersler verilmesi amaçlanıyordu. Örneğin Tanzimattan önce klâsik Türk edebiyatında yazılan menakıb-nameler, tarikat büyüklerinin kerametlerle dolu olağanüstü hayatları verilir.

Türk edebiyatında ilk biyografik eser, Malik Bahşi'nin Feridüddin-i Attar'dan çevirmiş olduğu Tezkiretü'l-Evliya'dır.
Daha çok mesleklerine göre düzenlenmiş ve birden fazla kişinin biyografisinin yer aldığı tezkire, menakıb, vefeyat, devha, sefine, tuhfe, hadika, fihrist, silsilename, şa-irname, gazavatname, sicil gibi adlar altında birçok eser kaleme alınmıştır.

Menakıpname ya da velâyetname denilen eserlerde tarikat büyüklerinin, evliyaların, pir ve şeyhlerin olağanüstü halleri, kerâmetleri ve diğer kişisel özellikleri anlatılır. Yayımlanmış bazı menakıpnamelere şu örnekler gösterilebilir: Hacımsultan Velâyetnamesi (Rudolp Tschudi); Hacı Bektaş Velâyetnamesi (Erich Gross).

Vakayinamelerde de birçok devlet adamının biyografilerine ait malzemeler bulmak mümkündür.
Şuara Tezkireleri: Şairlerin biyografilerine, eserlerine yer veren, şiirleri hakkında değerlendirmelerin bulunduğu eserlere şuara tezkiresi denir.

Türk şairlerinin biyografilerinin toplandığı ilk Türkçe şuara tezkiresi XV. yüz-yılda kaleme alınan Ali Şir Nevayî (ö.1501/907) 'nin Mecâlisü'n-Nefâis (1491/896) adlı eseridir.

Tanzimattan günümüze kadar yazılmış biyografilere şu örnekleri verebiliriz: Re-caizade Mahmut Ekrem, Kudemadan Birkaç Şair (1885); Muallim Naci, Osmanlı Şair-leri (1890); Beşir Fuad, Viktor Hugo (1886); Süleyman Nazif, Mehmet Akif (1924); Kenan Akyüz, Tevfik Fikret (1947); Mehmet Kaplan, Namık Kemal Hayatı ve Eserleri (1948); Olcay Önertoy, Halit Ziya Uşaklıgil, Romancılığı ve Romanımızdaki Yeri (1965); Birol Emil, Mizancı Murad Bey, Hayatı ve Eserleri (1979); Nurullah Çetin, Behçet Necatigil, Hayatı, Sanatı ve Eserleri (1998).


SAyFa 57:
1. Hiç bir fikir katılmamıştır içine nesneldir.Kişiler hakkında bilgi werir.
2.Bütün hayatı anlatılmıştır. Askeri Siyasi,Aile , yazar ve şair hayatı ele alınmıştır
3.Ailesinin bilgili olması erkenden okula başlatmaları, şiire olan ilgisi,etrafında yazmaya müsait konuların çok olması.
4.Bir çok kaynaktan yararlanılmış. Hayatı anlatılmış. Bu yazılar nesnel olduğundan bilgi ve belgeler kaçınılmazdır.
5.Şüphe uyandırdı ve yazar kendi görüşlerini katardı insanların aklında bir soru bırakırdı yani eğer belgelere dayandırılmasaydı.
7. Aynı
SayFa 58
8.Çok önemlidir. Bize bizim değerlerimizi kültürümüzü gösterir.
9.Biyografide ise tarihten izler taşıyan anı ve günlüğü yazan olayları yaşayandır.kişilerin hayatlarını anlatır.
10. Öğretici anlatım türüyle yazılmıştır.

SayFa 60
Hayatım Metni sorusu:
Ömer Seyfettinde bütün hayatı bir başkası tarafından yazılmıştır bunda ise Hasan Ali Uücel kendisi belirli bir yere kadar yaşadığı zamanı yazmıştır
Anlama ve Yorumlama
1.Kronolojim önemli olaylarım, kişisel özelliklerim , düşünce hayatımı ve ilgi alanlarımı yazardım


SAYFA 62

13. ETKİNLİK

1.Kim Bu?= Sait Faik Abasıyanık
2.Kim Bu?=Faruk Nafız Çamlıbel
3.Kim Bu?=Peyami Safa

BU SAYFADA Kİ DĞER ETKİNLİKLER KİŞİSEL...

SAYFA 63
1.BOŞLUK DOLDURMA
cvp: otobiyografi
2. Doğru Yanlış
1.y
2.y
3.d
4.d
Test Soruları
3.E
4.A
5.C

SAYFA 65


HAZIRLIK
1-)Seyahatname:Bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı eser.
Seyyah:Gezgin,turist

2-)Bu söz insanların farklı yerler görüp öğrenme isteğini vurgulayan bir sözdür.İnsanlar tarih boyunca görmediği,gitmediği yerleri hep merak etmiş, bu yerler hakkında bilgi edinmeye çalışmıştır.

3-)Günümüzde internet eşsiz bir bilgi kaynağıdır.Daha önce görülmemiş yerler hakkında internetten bilgi alınabilir.Ayrıca bu yerler için hazırlanmış dergi,broşür gibi kaynaklardan da bilgi edinilebilir.

4-)İnsan merak ettiği için veya daha çok bilgi edinmek istediği için bir yeri görmek isteyebilir.

5-)Diğer insanlara aktarmak,anlatmak için yazılabilir.

6-)Seyahat etmek,insanın farklı kültürleri,farklı coğrafyaları görmesini,farklı insanlarla tanışmasını sağlayarak kültür açısından büyük faydalar sağlar,insanın ufkunu açar.

SAYFA 69


1-)Gezilip görülen yerlerle ilgili bilgi ve gözlemlerin anlatıldığı yazılara gezi yazısı denir.Gezi yazılarında yerin tarihi,coğrafi özellikleri,sosyal,ekonomik,kültürel yaşantısı;din,ahlak,gelenek ve görenekleri anlatılır.Anlatılanlar mutlaka gerçek olmalıdır.Açık,sade,canlı bir anlatım yapılmalıdır.

2-)Japon halkının azmi,çalışkanlığı,teknolojisi yazarın ilgisini çeken unsurlardır.

3-)Gezi yazılarında görülen herşey değil sadece yazarın dikkatini çeken kültür ve tabiat zenginlikleri,tarihi özellikler ve yaşama biçimi hakkında bilgi verilir.

5-)Metinde bütünlük parağrafların birbirine bağlanmasıyla sağlanmıştır.Paragrafların yapı unsurları olan cümleler birbirlerine bağlanmış,başka konulara atıfta bulunarak paragraflar arasında geçişler sağlanılarak bütünlük sağlanmıştır.

7-)Gezi yazılarında görülen yerin coğrafi ve tarihi özellikleri,kültür ve tabiat zengnlikleri,gelenek ve görenekleri hakkında okuyucuya bilgi verilir.

8-)Göndergesel işlevde kullanılmıştır.

3.ETKİNLİK SAYFA 69
-Metinde paragraflar,Japonya hakkında bilgi vermek amacı etrafında yapı unsurlarıyla oluşturulmuş ve bu amaçla birbirlerine bağlanmıştır.

7.ETKİNLİK SAYFA 71
-Ses Düşmesi Olan Kelimeler;Kaybetme,Devrilme
-Ses Türemesi Olan Kelimeler;Kapıyorlar,Gitmeye
-Sessiz Benzeşmesi Olan Kelimeler;İşçi,Çektikten
-Ses Daralması Olan Kelimeler;Arıyorlar,Bitmiyorlar
*Ses daralmasının sebebi:''Y'' sesinin daraltıcı etkisi vardır.Bu yüzden ''y'' sesinden önce gelen geniş ünlüler bazen daralır.
Ara-yor -> arı-yor

8.ETKİNLİK SAYFA 72
Amaç Bakımından:Anılarda amaç yazarın yaşamındaki ilgi çekici olayları anlatmasıdır.Gezi yazılarında ise gezilip görülen yerleri okuyucuya tanıtmaktadır.

Üslup Bakımından:İki tür de açık,sade,anlaşılır,içten bir anlatımı vardır.

Gözlem Tekniği Bakımından:Gezi yazılarında gözlem önemli bir unsurdur.Anılarda ise yazarın kendi yaş***** dair izlenimleri önemlidir.

Dilin İşlevi Bakımından:İki türde de dil göndergesel işlevinde kullanılır.

Anlatım Türleri Bakımından:Her iki türde de öyküleyici,betimleyici,açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.

10.ETKİNLİK SAYFA 72
-Günümüz teknolojileri sayesinde geçmişte uzak olan yerler yakınlaşmıştır.İnsanlar istedikleri yerleri istedikleri zaman gezip görebilmektedirler.

13.ETKİNLİK SAYFA 73
-Dünya edebiyatının en önemli seyahatnameleri arasında 13. yüzyılda yayımlanmış Marko Polo’nun Uzak Doğu izlenimlerini içeren Seyahatnamesi ve 14. yüzyılda yaşamış Arap gezgin İbni Batuta’nın İslâm dünyası gezilerini konu edinen Seyahatnamesi yer alır.
Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın Acâibü’lLetâif adlı eseriyle Ali Ekber Hatâî’nin 1515′te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir.
Seydî Ali Reis (ö.1562) Mir’atü’lMemâlik (1557) adlı seyahatnamesinde Belücistan, Hindistan, Afganistan, Buhara, Maveraünnehir’le ilgili gözlemlerini ve yaşadığı olayları anlatmıştır. III. Sultan Murat (15751575) döneminde Tokatlı İbrahim oğlu Ahmet, Acâibnamei Hindistan adlı eserinde Kabil, Hindistan, Basra, Yemen, Hicaz izlenimlerini aktarır.
Trabzonlu Mehmet Aşık’ın (1555?) Menâzıru’lAvâlim adındaki eseri de gezi edebiyatının önemli eserlerindendir.
Türk edebiyatının en önemli seyahatname eserlerinden biri Evliya Çelebi’nin (16111682) 10 ciltlik seyahatnamesidir. Evliya Çelebi , 40 yıllık gezilerinden elde ettiği coğrafî, etnografik, tarihî, kültürel pek çok bilgiyi akıcı ve mübalâğalı bir üslûpla kaleme almıştır.

**çme Ve Değerlendirme SAYFA 73
1-)...göndergesel...
...Evliya Çelebi...
2-)(Y)
(Y)
3-)D
4-)A
5-)C
6-)D
7-)E

SAYFA 76
HAZIRLIK
1.SOHBET:Bir yazarın, kişisel görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden, muhatabıyla konuşuyormuş hissini verecek bir üslûpla makale plânında yazdığı fikir yazısına sohbet (söyleşi) denir.
MUSAHABE:Kökeni arapça olan artık günümüzde kullanılmayan bir kelime olan musahabe konuşma, görüşme anlamına gelmektedir. Diğer bir anlamı karşısındaki kişiyle fikir alışverişi yapmak konu üzerinde fikir belirtmektir. Musahabe demek muhasebe demektir. Günümüzde insanlar muhasebe demek yerine sohbet etmek söyleşi etmek demeyi daha uygun görüyor.
NÜKTE:İnce anlamlı, düşündürücü ve güldürücü, şakalı, zarif söz.
NÜKTEDAN:Nükte söyleyen kişi.

1.etkinlik
Sözden Söze
Mektuptan açılmış talihim, bir tane daha geldi. Öteki gibi değil bu. Bir kere yazan gizlemiyor kendini, kim olduğunu söylüyor: İsmet Zeki Eyüboğlu adında bir genç. İstanbul Bilim Yurdunda yani Üniversitesinde okuyormuş. Sonra da benimle eğlenmiyor, alaya almıyor beni, över gibi gözüküp alttan alta iğnelemeğe kalkmıyor. Çıkışıyor bana, çıkışıyor ya, haklı olarak çıkışıyor. Eski yazılarımı, şu Öz Türkçe yazılarımı beğenirmiş, yenilerine sinirleniyor, şöyle diyor:

“Geçen günkü Nokta dergisinde Ulus’tan aktarılmış bir yazınızı okudum. Ne çok üzüldüm bilseniz! Yoksa sizi de mi elden kaçırdık? Nerde o eski güzelim Öz Türkçe sözler, nerde o yazınızdaki edebiyat, ahlâk, hak, sanat, merak, şiir gibi tatsız tutsuz Osmanlıca sözler. Niçin şunun bunun sözüne bakıp da düşüncelerimizi değiştiriyorsunuz? O yeni sözleri beğenmeyenler var diye mi yazmak istemiyorsunuz? Günün birinde bir kişi çıkıp size: “Beğenmedim bu sesinizi” dese ona bakıp da sesinizi değiştirecek misiniz? Ne derse desin el gün. Biz yolumuza bakalım.Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra Röportaj Makale Eleştiri Haber Yazısı Deneme Gezi Yazısı Söyleşi

Daha böyle çok şeyler söylüyor. O mektubu okurken tatlı bir duygu sardı içimi, “mektup” değil de “beti” dediğim günleri andım. Doğru söylüyor, iyi söylüyor o genç. Utandım kendi kendimden inandığım yoldan dönmenin yeri mi vardı? Bu çıkışmalarına karşılık ne diyeyim de bağışlatayım suçu mu? Var benim de bir özrüm, gelgelelim gençler anlamaz, anlamamaları daha da iyidir. Gene söyleyelim ben.

A çocuğum, ben yaşlandım, kocadım da onun için saptım yolumdan. Bilin ki sevinerek olmadı bu. Gene durup durup o yola özlemle bakıyorum. Bir sevgilinin bir daha evine varamayacağınız bir sevgilinin yoluna nasıl bakılırsa öyle bakıyorum. Biliyorum ki doğru oradadır; güzel oradadır, ancak ben yoruldum, dizlerim kesildi. Bir de o işi başaramayacağımı anladım. Yalnızdım, pek yalnız kaldım. Beni tutanlar, benim o yolda gitmemi dileyenler vardı, uzaktan seslenmekle yetiniyorlardı. Beni özendirmek istemelerine ne denli sevinirsem sevineyim, yanımda kimseyi görememek üzüyordu beni.

Doğrusu, büsbütün de bırakmadım o yolu. Böyle Arapça, Farsça tilcikleri kullandığım yazılarımda gene o sevdiğim, kimini de kendim uydurduğum tilciklere yer veriyorum. Biliyorum, yetmez bu, en doğrusu gene eskisi gibi özTürkçe yazmaktır. Onu yakında, bir dergide gene deneyeceğim.

Çok sevindim o mektuba. Birkaç yıl benim yürüdüğüm bir yolu bırakmak, istemeyenler olmasına çok sevindim. Gençler unutsun benim emeklerimi, onları hiçe saysınlar, Arapça, Farsça tilciklerden kaçınmadığım bir suda sevgiliden geliverecek bir esenleme gibi yüreğimi aydınlatır, güneşler doğurur gönlümde.

İtalyan yazarı Luigi Pirandello’nun bir iki oyununu görmüşsünüzdür, hikâyelerini okudunuz mu? Bay Feridun Timur onlardan otuz altısını dilimize çevirmiş, Millî Eğitim Bakanlığı da bastırmış. Hepsini okumadımsa da okuduklarım çok hoşuma gitti, diyebilirim ki o yazarın oyunlarından daha çok beğendim hikayelerini. Oyunlarında yüksekten atmayı andırır bir hal vardır. Hikâyeleri öyle değil, Pirandello onlarda kişilerini daha iyi gösteriyor, canlandırıyor. Oyunlarında hep bir görüşü savunmak, okuyanları, yahut seyircilerini düşündürmek ister. Hem de çözümlenemeyeceğini söylediği meseleler üzerinde düşündürmek ister. Bir gerginlik vardır oyunlarında, hikâyeleri ise öyle değil, onlardaki kişiler daha canlı, okuyana daha yakın. Herhalde bana öyle geldi.

Bay Feridun Timur da iyi çevirmiş dilimize. Belli ki İtalyanca cümleye bağlı kalmak istememiş, her yerde değilse bile çok yerde: “Bizim dilimizde nasıl söylemeli?” diye düşünmüş. Örneğin bir yerde: “Don Lollo hiddetten küplere biniyordu.” diyor. “Küplere binmek” deyimi sanmam ki İtalyancada olsun. Daha böyle çok buluşlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde.

Ama belli ki daha genç bir yazar, o cesareti daima gösteremiyor, bazan acemiliklere düşüyor. İşte bir örnek: “Don Lollo bu sözlere olmaz diyordu. Nafile; olan olmuştu; fakat nihayet kabul etti ve ertesi sabah şafakla beraber, âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu halde, Zi Dima Locası Primosole’ye geldi. Nihayet kabul etti.” den önce bir “fakat” koymanın ne yeri var? Hele: “avandanlığı s ırtında” demek dururken “âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu halde” demenin cümleye bir ağırlık verdiğini nasıl anlamıyor? Daha böyle kusurlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde, “haykırmak” sözünü çok kullanıyor, hem de “bağırmak” yerine kullanıyor. Gene o hikâyenin bir yerinde: “Küpten olmamak için ihtiyarı orada mevkuf mu tutacaktı?” diyor. Burada “mevkuf” sözü hiç yakışıyor mu? “kendisi küpten olmasın diye ihtiyarı hürriyetinden mi edecekti” diyemez miydi?

Bir de şunu söyleyelim. “Ciddi Bir Şey Değil” adlı hikâyede şöyle bir cümle var: “Her defasında bir daha aynı hataya düşmeyeceğine dair yemin üstüne yemin ediyor, ahdü peyman ediyor, yeniden âşık olmamak için kahraman bir deva araştıracağını söylüyordu.” Bay Feridun Timur böyle konuşmaz elbette “düşmeyeceğine yemin etti .”der. Düşmeyeceğine dair yemin etti.” demez. Belki İtalyanlar öyle der, biz demeyiz. “Kahraman deva” da ne oluyor? belli, Fransızların “remède hèroique” dedikleri, İtalyancada tıpkısı olabilir, Türkçede öyle denmez, başka bir şey arasın.

Luigi Pirandello’dan “Seçme Hikâyeler” de böyle ufak tefek kusurlar var, gene de o kitap tatlı tatlı okunuyor, Bay Feridun Timur’u iyi çevirmenlerimizden, yani mütercimlerimizden sayabiliriz. Hele bir şeye çok sevindim: ikinci ciltte dil birinci cilttekinden çok daha iyi. Demek ki Bay Feridun Timur’un çevirileri günden güne iyileşecek. Ben adını yeni duyduğuma göre kendisinin bir genç olduğunu sanıyorum, bundan sonraki çevirileri elbette daha kusursuz olur. Siz de okuyun o hikâyeleri, eğlenirsiniz, hele ikinci cildin başındaki Donna Mimma’dan başlarsanız, bütün kitabı okumak hevesi uyanır içinizde.

(Nurullah ATAÇ. Söyleşiler, TDK, 231, Ankara 1964 )

3.etkinlik
Bir yazarın, kişisel görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden, muhatabıyla konuşuyormuş hissini verecek bir üslûpla makale plânında yazdığı fikir yazısına sohbet (söyleşi) denir.

Sohbet, makaleden üslûp yönüyle ayrılır. çoğunlukla, günlük konuların işlendiği sohbet yazılarında senli benli bir anlatım yolu seçilir, hatıralardan, halk fıkralarından, nüktelerden, özlü sözlerden yararlanılır.

Makaleye benzer bir yazı türüdür. Konusu daha çok genel ya da günlük sanat olaylarıdır. Fakat konu, tez ve savunma amacı güdülmeden ve karşılıklı konuşma havası içinde, sıcak bir dille yazılır. İnsanlar karşılıklı konuşmayı sevdiklerinden, söyleşi türündeki yazıları okumayı severler. İyi bildiği ve herkesin ilgilendiği bir konuda çoğu kişi söyleşi yazabilir. Bunun için bir konuda, ne söyleneceğini bilmenin yanı sıra, nasıl söyleneceğini bilmek gerekir. Söylenecekler, küçük şakalarla daha çekici duruma getirilebilir. İyi bir dinleyici olmak, iyi bir söyleşi yazmak için önemlidir. Usta bir söyleşi yazarı çok ağır konuları bile herkesin okuyup anlayabileceği bir duruma getirir.

Söyleşi türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri: “Ahmet Rasim - Ramazan Sohbetleri”, “Suut Kemal Yetkin - Edebiyat Söyleşileri”, “Şevket Rado - Eşref Saati”, “Melih Cevdet Anday - Dilimiz Üzerine Söyleşiler”, “Nurullah Ataç - Karalama Defteri”… Ayrıca Cenap Şahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel… gibi yazarlarımız da bu türde eserler vermişlerdir.
Söyleşinin belirleyici özellikleri nelerdir?
• Düşünsel plânla yazılır.
• Yazar anlattıklarının doğruluğuna, okuyucusu ile olan bağına güvenmeli, anlattıklarını günlük konuşma havasıyla, fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan anlatabilmelidir.
• Kolay okunabilir bir uslup yakalayabilmelidir.
SAYFA 79
2.bilgilerini paylaşmak amacıyla.
3.karşılıklı konuşma,güncel olaylar
4.samimi uslup kullanmıştır.Güvenmesini sağlar
5.Her birim arasındabir anlam bakımından bir ilişki olmalıdır.
6.Yazarın,mahalli ve kişisel söyleyişlere yer verilmiştir.
7.*dil rahat ve esnektir.
*konu güncel olduğu için dil de samimidir.
*sohbet havası içinde yazıldığı için içten bir uslubu vardır
9.göndergesel
arkadaşım inş. işine yarar kolay gelsin

ÖLÇME DEĞERLENDİRME SAYFA 81
1.a.göndergesel
b.sohbetin
2.D,Y,D,D
3.A
4.B
5.E
Sayfa 83 hazırlık
Soru 1:gazete, politika,ekonomi,kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için,yorumlu veya yorumsuz,hergün veya belirli aralıklarla çıkarılan yayın
haber:Bir olay,bir olgu üzerine edinilen bilgi
Sütun:gazetelerde veya dergilerde sayfanın yukarıdan aşağıya doğru ayrılan kısmı
sürmanşet:ilk sayfadaki logonun üzerindeki başlık
Manşet:ilk sayfada üst kısma iri puntolarla konulan başlık
muhabir:basın ve yayın organlarına haber toplayan,bildiren veya yayan kimse
Ajans:haber toplama ve yayma işiyle uğraşan kuruluş
Köşe yazısı:Fıkra
tekzip:yayınlama
asparagas:uydurma
sansasyonel:dikkat çekici,ilginç,beklenmedik
soru 2:amacı bilgi vermektir.En yniyi,en doğruyu okuyucuya veya dinleyiciye aktarmaktır.
soru 3:insanlar toplumda yaşanan olayları merak eder ve bilgi edinme ihtiyacı duyar
soru 4:haber yazılarının ilgi çekici olması lazım.Sıradan olaylar haber özelliği taşımaz
soru 5:benim özellikle cinayet haberleri ilgili çekiyor.Çünkü insanların başka bir insana nasıl kıydığını ve bunun altında yatan sebeplerş merak ettiğim için
1.Etkinlik
*haber uçurmak
*haber vermek
*dünya yansa haberi olmamak
*çocuktan al haberi

SAYFA 86

soru 1:haber yazıları ilginç,orjinal ve doğru olmalıdır.Sağlam ve inandırıcı kaynaklardan yararlanılmalıdır.Sade,açık bir anlatım yolu benimsenmelidir.Belli bir plan dahilinde yazılmalıdır
Soru 2:bana göre haberin doğruluk derecesi önemlidir
4.Etkinlik
tablonun hepsi işaretlenecek
tablonun altındaki soru:ayrıca tablo dışında 5n 1k sorularına cevap vermelidir
5.Etkinlik
Ne:mini karaciğer
neden:kök hücreden
nerede:Newcaste üniversitesinde(İngiltere)
Ne zaman:1Kasım 2006
Kim:İngiliz bilim adamlaro
soru 3:Sosyal,siyasal,kültürel ve günlük hayatla ilgili bilgi almasını sağlar.

SAYFA 87

7.Etkinlik
Bütün gazetelerde spor,ekonomi,siyaset,kültür ve güncel olaylar olmak üzere çeşitli konularda haber yazıları mutlaka bulunur
9.Etkinlik
''Burgazada Çöp Yangınıyla Faciadan Döndü''.Döndü yan anlamda kullanılmıştır.bunun yerinde atlattı,kurtuldu denilebilir.diğer sözcüklerde yan anlam yoktur.İlk anlamındadırlar
*Amaç bilgi vermek olduğundan genelde ilk anlamada kullanılırlar
10.Etkinlik
Basit,anlaşılır haber cümleleri kullanılır.Bu özellikle haberin anlaşılırlığını olumlu yönde etkiler.
Soru 4:Açıklayıcı ve öğretici anlatım türü kullanılmıştır.
soru 5:Göndergesel işlevde kullanılmış.(çünkü amaç bilgi vermek)
soru 6:anlatıcı nesnel anltım yolunu kullanır.Çünkü amacı bilgi vermektir.Kendi duygu ve düşüncelerini katmaz.

SAYFA 88

Anlama ve yorumlama
1..kuyucu açısından iyi bir yazı özelliği taşıması için

SAYFA 89

ö.lçme ve değerlendirme
1:ne,nerede,ne zaman,nasıl,neden ve kimdir
resmi,özel,ajans
2.d
d
3.a(3 e ayrılır.Resmi,özel,ajans)
4.b
5.a

SAYFA 91


hazırlık
1.ilginizi çeken olayları paylaşın.
2.Günd.elik konuları yorumlayan yazı türüdür.Bu yüzden günlük ve geçiçidir.Yani kelebek gibi kısa ömürlüdür.
3.Kalıcılık:çabuk unutulmamak,değerini geç yitirmek
Günübirlik:Bütün gün boyunca 1 gün
Güncelliğini yitirmek:Günün konusu olmamak,geçmişte kalmış olmak
Suya yazı yazmak:bugünün yazılarının yarın unutulup gideceği anlamında kullanılır
Soruların cevapları


SAYFA 93


1.
*okuyucunun ilgisini çekecek günlük olaylar işlenir.
*açık,sade,anlaşılır bir dil kullanılır
*konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır.
*samimi ve içtendir.
*yazılanları inandırma zorunluluğu yoktur.
2.her konuda fıkra yazılabilir.Günlük ve ilgi çekici konular seçilirse daga dikkat çeker
3.Unutulmuş olan''teşekkür''konusu işlenmiş.Yazar günlük hayattan ve kendi hayatından örnekler vermiş.
4.Dokunaklı bir sonuca bağlanarak okuyucunun düşünmesi amaçlanmıştır.
5.b0ş
6.Kanıtlama yoluna gitmemiş örneklerle açıklamıştır.
7.Göndergesel işlevde kullanılmıştır.
8.Cebe indirmek-Cebe almak
Nezaketle vücudunu kırmak-Eğilmek


5.Etkinlik
hepsini işaretleyin
*Akcılık,duruluk,açıklık fıkranın anlaşılmasını mkolaylaştırır.

SAYFA 94

7.Etkinlik
Birçok şikayetleri ile başlayan cümlede bir çok şikayet olacak..Zaten bir çok çoğulluk anlamı katıyor
8.Etkinlik
Sözlü anlatım ürünü olan fıkralar nükteli,gülünç hikayelerdir.Bunlar olayları gülünç,şakalı anlatarak insanları düşündürmeyi amaçlar.Gazetede yayımlanan fıkralar ise günlük olayları ciddi yazılardır...

SAYFA 95

Ölçme ve değerlendirme
1.gazetelerde
güncel
2.D,Y,D
3.C
4.E
5.C


SAYFA 97

Hazırlık Çalışmaları
1.kişiden kişiye değişir.
2.Denemeler insanların herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan görüş ve düşüncelerini ortaya koydukları fikir yazılarıdır.Nurullah Ataç’ın ”ben ülkesi”derken denemelerin yazarın kendi özel görüş ve düşüncelerinş belirtmesini kastetmiştir.
3.Bir yazının okunması için ilgi çekici olması gereklidir.

sayfa 93
1.*yazar kendine ilginç gelen konuları ele alır.
*konular yüzeysel değil,derinlemesine ele alınır.
*İşlenen konu üzerindeki düşüncelere yazar kendi yorumunuda katar
*Ciddi bir anlatım vardır
*Dil göndergesel işlevde kullanılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://onlinesatis.forumdizini.com
DarkMafia
Kurucu
Kurucu
DarkMafia


Mesaj Sayısı : 347
Points : 27887
Rep : 1
Kayıt tarihi : 09/02/10
Yaş : 30
Nerden : Ankara

11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Empty
MesajKonu: Geri: 11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları   11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Icon_minitimePerş. Mart 11, 2010 11:04 pm

Sayfa 102
5.Etkinlik
Konularına Göre Denemeler
Kişisel duyarlılık ve dikkati konu alan denemeler
Görgü ve pazarcılıktır(kitaptaki deneme örnekleri)
Özellikleri:günlük hayatla ilgili konularda kişisel duyarlılık ve dikkat konu edinilir
Öğretici-Eleştirel denemeler
Ruh ve beden(kitaptaki deneme örneği)
Özellikleri
Daha çok eğitici ve öğretici bir rol üstlenen denemelerdir
Sosyal ve Felsefi Konulrda Bireysel Düşünceyi ifade eden Denemeler
Bilgi ve düşünce(kitaptaki deneme örneği)
Sosyal ve Felsefi konuları işleyen denemelerdir.
6.Etkinlik.Tüm kutucuklara işaret koyun.
NOT:Deneme yazmak için derin bir kültür birikimine sahip olunması gerekir.bu yüzden denemelerde bazı anlaşılmayan kelimeler olabilir.Ama bu kelimeler anlaşılmayı ve akıcılığı pek etkilemez

Sayfa 103
soru 2:Açıklayıcı,kanıtlayıcı ve öğretici anlatım türleri kullanılmıştır.
soru 3:göndergesel işlevde kullanılmıştır
8.Etkinlik
Sohbet
Dil:samimi ve içtendir.Nükteli anlatım vardır.
Deneme
dil:Ciddidir.Nükteli anlatıma yer verilmez.
Sohbet
tema:güncel
Deneme
tema:ilgi çekici
Sohbet
Söyleyiş-üslüp:içtenlik vardır.
Deneme
Söyleyiş üslüp:duygudan çok düşünce vardır
9.Etkinlik
Büyük-küçük,içeri-dışarı gibi zıt anlamlı sözcükler kullanılmıştır.Bu sözcükler karşıt durumları ortaya koymak amacıyla kullanılmıştır.Yazar karşıtlıklardan yararlanarak asıl anlatmak istediği düşünceyi ortaya koymuştur.
10.Etkinlik
Metinde ”gözüne almak”deyimi yanlış kullanılmıştır.”göze almak” şekliyle düzeltilebilir.
Anlama Yorumlama
1.Deneme yazarları engin kültür birikimleri ve geniş düşünce dünyaları ile okuyuculara faydalı olurlar.Ele aldıkları konularda düşüncelerini ortaya koyar ve okuyucularına bir düşünce kapısı açarlar.
2.İnsan hayal ve kültür dünyasını geliştirir.Kişinin farklı fikirlere açık olmasını ve saygı duymasını sağlar.
Ö.lçme Ve Değerlendirme
1.Düşünce
2.D,Y,D
3.D
4.C
5.E
6.A

SAYFA 107

Hazırlık
soru 1:Gözlem:bir eseri yazmaya başlamadan önce gerekli,bilgi,deney,inceleme,ve araştırma yapma işi
Tarafsızlık:yansızlık,tarafsız olma durumu
ispat:kanıtlamak,gerçek yönünü ortaya çıkarmak
Nesnellik:taraf tutmadan yapılan inceleme,objektiflik
Bilimsellik:bilimle ilgili,bilime dayalı
Didaktik:öğretici
Başyazı:dergi ve gazetelerin ilk sayfalarındaki makale
Başyazar:başmakale yazarı
2.belgelerle açıklanır.Kanıtlar gösterilir.

Sayfa 109-110 soruların cevapları

1.*Makaleler herhangi bir konuda bilgi vermek ,bir konuyu veya düşünceyi açıklamak,ispatlamak amacıyla yazılır
2.Çevre kirliliğinin dünyamız için oluşturduğu tehtide dikkat çekmek ve bu konuda görüşlerini belirtmek
3.Gerekli kültür ve bilgi birkimine sahip okuyucuya hitap eder
4.Konu toplumun büyük bir kesmini ilgilendirecek nitelikte olmalıdır.
*kanıtlar inandırıcı olmalıdır.
*anlatım açık,sade,anlaşılır olmalıdır.
*Konu tarafsız bir şekilde ortaya konmalıdır
5.haber yazılarında sadece haber vardır,makalelerde düşünce ve yorum vardır.Gazete haberleri günlük olduğu halde makalelerde günlük düşüncelerden çok uzun ömürlü düşünceler yer alır
6.çevre kirliliğinin yol açtığı zararlardan bahsedilerek örnekler verilmiş.sonra alınabilcek önlemlerden bahsedilmiştir
7.Çevre kirliliğinin zararları düşüncesi,çevre kirliliğinin yol açtığı afetler,küresel ısınma ve bozulan ekolojik sistem yardımcı düşüncelerle ilişkilendirilerek birbirine bağlanmıştır
8.Yok
9.işlenecek konunun ortaya konmasıyla başlamış,örneklerle devam etmiş ve bir fikre bağlanarak sonuçlandırılmıştır
10.Göndergesel işlevde

SAYFA 110

4.Etkinlik
öğretici,açıklayıcı,kanıtlayıcı anlatım türleri kullanılmıştır.okuyucuya çevre kirliliğinin neden ve sonuçlarını açıklamak,öğretmek ve kanıtlamak amacıyla bu anlatım türleri kullanılmıştır.

SAYFA 114

12.Etkinlik Metinde görev alan kelimeler,kelime grupları ve cümleler yapıyı oluşturan ögelerdir.Kelime grupları ve cümleler anlam ve şekil bakımından birbirine bağlanarak makalede verilmek istenen düşünceyi ortaya koyar.

SAYFA 114

Anlama Ve Yorumlama
1.Okuyucuların makalede işlenen konu hakkında bilgi edinmesini,onların dünyasında yeni ufukların açılmasını sağlar.
2.Makaleler düşünce yazılarıdır.Dolayısıyla yazarın düşüncelerini yansıtan yazılardır.Yani yazarın düşüncelerini yansıtarak ayna görevi görür.

SAYFA 114-115

Ölçme Ve Değerlendirme
1.Düşünce
gazete ve dergilerde
Başyazı,başyazar
2.D,Y,Y,D
3.C
4.E
5.B
6.E
7.B
SAYFA 117



HAZIRLIK
1- Eleştiri tarafsız bir şekilde yapılmalıdır. Eleştirilenin iyi ve kötü yönlerini ortaya koyarak değerini bildirmelidir. Böylelikle eleştirilene kılavuzluk eder.

2- Hiciv: yergi
Taşlama: Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, tariz.
Eleştiri: 1 . Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit. 2 . Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik.
Tenkit: Eleştirme, eleştiri.
Kritik: Eleştiri.

3- Bir eser veya kişiyle ilgili fikirlerin söylenmesi eserin yada kişinin değerinin ortaya konması ve eser veya kişinin doğruya yöneltilmesi bakımından önemlidir.

4- ‘’ Herkes düşünceme katılırsa yanılmış olmaktan korkarım.’’ sözü insan yanlış yapsa dahi yanlış yapanın yanlışlarını gösterecek birisi olmadığı için doğruları bulamamaktan korktuğunu anlatmak için söylenmiştir.

5- Yapılan eleştiriler özellikle olumlu eleştiri ise insanda merek uyandırmaktadır.

1. ETKİNLİK

Yazınsal Yaratmada Bireyin İşlevini Nasıl Anlamalı?
Bir yapıtın açıklanmasında yazarın yaşamöyküsü, yapıtın anlaşılmasında temel bir öğe değildir; yazarın düşünce ve niyetlerinin bilinmesi de bu yapıtın anlaşılmasında temel bir öğe olamaz. Yapıt, önemli bir yapıt olduğu ölçüde, kendi gücüyle yaşar ve anlaşılır ve çeşitli toplumsal sınıfların düşüncelerinin çözümlenmesiyle de doğrudan doğruya açıklanabilir. Bir yazın ya da felsefe yapıtında bireyin işlevini yadsımak, yadsımak mı demektir? Kuşkusuz hayır. Ne var ki, bütün gerçekler gibi bu işlev de eytişimseldir (diyalektiktir), dolayısıyla onu neyse öyle anlayıp kavramaya çalışmak gerekir.

Yazın ya da felsefe ürünlerinin, yazarlarının yapıtları olduğunu yadsımayı kimse düşünemez; ne ki bunların da kendi mantıkları vardır, dolayısıyle keyfe bağlı yaratmalar değillerdir hiç de. Yazınsal bir yapıtta hem kavramsal bir dizgenin iç bağlantısı, hem de bir canlı varlıklar dizgesinin iç bağlantısı vardır; bu bağlantı, bunların birtakım bütünler oluşturduğunu gösterir; bu bütünlerin parçaları, birbirlerine göre, birbirlerinin yardımıyle, özellikle temel özleri yardımıyle anlaşılıp kavrayabilirler. Böylece, bir yandan şu sonuç çıkar ortaya: Yapıt ne denli büyük olursa o denli de kişisel olur; çünkü, ancak çok zengin ve güçlü bireylik, henüz oluşmakta bulunan ve topluluğun bilincinde pek az belirlenmiş olan bir evreni düşünüp görebilir ve son ayrıntılarına dek bunu yaşayabilir. ama bir yandan da şu sonuç çıkar ortaya: Bir yapıt ne denli büyük bir düşünür ya da yazarın kaleminden çıkmışsa o denli de kendi gücüyle kendini anlatabilir; dolayısıyle tarihçinin, yapıtı yaratanın yaşam öyküsü ya da düşüncelerine baş vurmasına hiç gerek kalmaz. En güçlü kişilik, düşünsel yaşamla en iyi özdeşleşen kişiliktir, toplumsal bilincin etken ve yaratıcı bütün temel güçleriyle en çok özdeşleşen kişilik. Bir yapıtın güçsüz ve tutarsız yanlarını anlamak söz konusu olduğunda ancak, yazarın kişiliğine ve yaşamının dış koşullarına baş vurmak zorunluluğu doğar çok kez.

Böylece, Goethe’nin pek yazınsal bir değer taşımayan bir sürü benzetme oyunları, hatta Faust’un birtakım cılız, güçsüz yanları, yazarın Weimar sarayında karşı karşıya bulunduğu zorunluklarla açıklanabilmektedir. Ama Goethe artık kendine yaraşır düzeyde bulunmadığı andadır ki Weimar bakanı yapıtta ön sıraya geçip varlığını duyurur.

Demek, toplumla bireyi, tinsel değerlerle toplumsal yaşamı birbirine karşıt görmek şöyle dursun, gerçek, bunun tam tersidir. Toplumsal yaşam, yaratma gücünün en son noktasına eriştiğinde, her ikisi de, en yüce biçimleri içinde birbirleriyle kaynaşmış olurlar; yazın alanında bu böyledir, felsefede, siyasal alanında da böyle. Racine ya da Pascal’ı PortRoyal’dan nasıl ayırabilirsiniz. Munzer’i Köylüler Savaşından, Luther’i din devriminden, Napoléon’u imparatorluktan ve Fransız Devrimiyle eski rejim arasındaki sürekli kavgadan? Tersine, topluluk ortaklığa dönüştüğünde, birey güçsüzleşip göze batar duruma geldiğinde aradaki karşıtlık iyice derinleşir. Ama o zaman da, yazınsal yaratma tarihinde, derin bilginleri çok ama yazınsal düşünce tarihçisini pek az ilgilendirebilecek olan yazılarla karşı karşıya bulunuruz artık..

( Lucien Goldmann. Matérialisme dialectique et histoire de la littérature, Çeviren: Tahsin SARAÇ, Türk Dili Dergisi, Eleştiri Özel Sayısı , Mart 1971)
Kaynak:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

HASAN BOĞULDU
“Hasan Boğuldu” hikâyesiyle yeniden, bitmez tükenmez zenginliklerle dolu
Anadolu'ya açılmış oluyoruz. Anadolu'da acı gerçekler, fakirlik ve ıstırap vardır, fakat onların yanı sıra, hatta onların içinde şiir, aşk ve yiğitlik de mevcuttur. Anadolu halk edebiyatının şaheserleri olan Kerem ile Aslı ve Köroğlu hikâyelerinde de biz, hayatın bu iki büyük kaynağını bulmaz mıyız? Fakat gerçeği fark etmek için görmesini bilmek, onun güzelliğini dile getirmek içinse şair olmak icap eder. Sabahattin Ali bu iki meziyete de sahiptir. “Hasan Boğuldu”, onun bu iki meziyetini ortaya koyduğu en güzel eserlerinden birisidir.
Hikâyede, baştan sona kadar, bir fon musikisi gibi, tabiatın güzelliği çağıldar.
Yazar, usta bir ressam gibi, dış âlemde gördüğü her şeyi tespit eder. Fakat bu tabiatın içinde, ondan fışkırmış gibi güzel, canlı insanlar vardır. Yörük kızı Emine, bahçıvan Hasan! Yazar, yine bir yörük kızı olan Hacer'in ağzından onların hazin ve güzel aşk ve ölüm hikâyelerini anlatır. Yazarın kendisi ile Hacer'in varlıkları hikâyeye bir çerçeve teşkil ederler. Onlar da Emine ve Hasan gibi, kendilerini çeviren tabiatın güzelliği içinde yer alırlar. Hikâyeyi anlatan Hacer, Emine ile aynı obaya mensuptur. Öyle ki biz hikâyeyi dinlerken ikisini birbirine karıştırır gibi oluruz. Yazar da Hacer’i tasvir ederken Hasan gibi, onun kendisinden çok farklı bir insan olduğunu hisseder. Fakat yazar ile Hacer arasında aşk duygusu değil, aynı yola giden iki insan arasındaki dostluk ve yardım duygusu vardır. Hasan ile Emine'nin aşk maceralarına karşı duydukları derin ilgi de onları birleştirir.
Hikâyenin esasını Emine ile Hasan arasındaki aşk teşkil etmekle beraber, hikâyede, hikâyeci ile Hacer'in varlıkları da önemlidir. Zira biz Emine ile Hasan'ı onlar vasıtası ile tanırız. Yazar bize Emine ile Hasan'ın yaşadıkları topraklarla Hacer'i, Hacer ise Emine ile Hasan'ı tanıtırlar. Yazar ile Hacer, tabir caizse, tablonun ön planını, Emine ile Hasan, arka planını teşkil ederler. Hikâye içinde hikâye ve şiir, eski devir hikâyelerini hatırlatır. Fakat burada anlatış tarzı, dil ve üslûp eski hikâyelerdekinden çok farklıdır.
Eski Türk hikâyelerinde tabiat ve gerçek, bu kadar zengin ayrıntı ile anlatılmaz. Daha önce de söylemiş olduğumuz gibi Sabahattin Ali'de batılı ressamlara has bir dikkat ve itina vardır. Onun dış âleme bakış tarzı, hikâyeye, tabiatın zenginlik ve safiyetini getirir. Hacer'in anlattığı hikâyeye de yazarın ses ve üslubunun gizli bir şekilde karıştığı, onu ayarladığı hissolunur. Hiçbir halk hikâyesi bu kadar temiz, düzgün, doğru, ayıklanmış bir dile sahip değildir. Hacer'in naklettiği Emine'ye ait aslında yazarın kaleminden çıkan- türkü de kafiye yapısı ve kompozisyon bakımından, halk türkülerine nazaran çok düzgündür. Bütün hikâyede halkı ve halk kültürünü seven, onları sevgi ile benimseyen, fakat onlara kendine göre bir çekidüzen ve mana vermek isteyen bir aydının varlığını hissederiz.
“Hasan Boğuldu” hikâyesine, bir araya geldikleri zaman daima güzellik duygusu uyandıran üç büyük ebedî tem “tabiat”, “aşk” ve “ölüm” hakimdir. Fakat yazar bunları, renkli elişi kâğıtlar gibi birbirine yapıştırmaz, yaşanılan hayatın tabii şartları içinde birleştirir. Hikâyede tasvir geniş bir yer tutmakla beraber, olay ve olay ile ortaya konulan ana fikir de önemlidir. Olay ana fikre bağlı olduğu için önce onun üzerinde duralım.
Hasan ile Emine birbirini severler ama birleşemezler. Sebebi, birisinin ovalı, ötekisinin dağlı olmasıdır. Maddî şartlar insanlar arasında sınıf farkları yaratır ve bu farklar birleşmeye engel olur. Yörük kızı bu farkın tam şuuruna sahiptir. ‹lk karşılaşmalarından birinde, Hasan,
yörük kızma, sırtında taşıdığı heybeyi eşeğin üstüne atarak rahat etmesini teklif edince yörük kızı:
— Olmaz, der. Ovada heybeyi eşeğe taşıtırsam, koca dağa bu yük ile nasıl çıkarım. Yörüklerin hayatını, üstünde yaşadıkları, sürülerini otlattıkları dağ tayin eder. Dağda yaşamak, ovada yaşamaktan daha zordur, Hasan kendisine evlenme teklif edince
yörük kızı:
“Ne ben senin köyünde edebilirim ne sen benim obamda” der.
Birleşemeyişin başka bir sebebi, yine tabiat şartlarının doğurduğu sosyal münasebetler, örf, âdet ve inanç farklarıdır.
Hasan Emine'ye, köye gelin geldiği zaman: “Sen bahçeye bakarsın, ben zeytine giderim, kimseye muhtaç olmayız.” deyince Emine şu cevabı verir:
“- İnsan nereye giderse rızkı da beraber gidermiş, bunu düşün düğüm yok. Ama ben dağlıyım, bu çukur ovalarda kalamam. Köyünüzün eli kınalı kızlarına karışamam, senin içine dert olur. Yörük kızı geldi de Hasan'ı elimizden aldı derler, benim içime dert olur, yörük kızı dağdan köye, çadırdan eve inmemeli.”
Hasan ısrar edince, Emine, aynı fikri şöyle tekrar eder: “Hasan, ovada büyüyen dağda yapamaz... Dağın suları serindir ama yolları sarptır. Kar altında odun kesmek bahçeye bostan ekmeye benzemez. Benim erim diye götürdüğüm adamı obamın yiğitleri kınamamalı.”
Hasan'a nazaran Emine daha gerçekçidir. İnsanı bir bütün olarak çalışma hayatı ve sosyal çevresi ile beraber alır.
Hasan, ille de Emine ile evlenmede ısrar edince, “kırk has okka tuz” dolu bir çuvalı, durup dinlenmeden dağa çıkarmakla denenir. Yükü düz ovada eşeğine taşıtan Hasan bu imtihanı kazanamaz ve daha sonra “Hasan boğuldu” adını alan bir büvette intihar eder.
Bu nevi kuvvet deneme ile ilgili anektotlara “Dede Korkut Kitabı’nda da çok rastlanılır. Zaten Anadolu yörükleri, “Dede Korkut Kitabı”nda anlatılan Oğuzların devamıdırlar. Kadın tipleri, erkek telakkileri, hayata bakış tarzları da onlarınkini andırır.
Sabahattin Ali'nin hikâyesindeki insanlar üç ayrı sosyal tabakaya mensupturlar:
a) Almanya'da öğrenim görmüş, tabiata resim terbiyesi almış bir sanatçı gözü ile bakan yazar,
b) Düzovalı bahçıvan Hasan,
c) Dağda yaşayan yörükler. Hasan ile Emine'nin hazin aşk hikâyelerini anlatırken yazar, sosyal bir gerçeği de ortaya koymuştur.
Yazarın kendi üslubu ile Hacer'in hikâyeyi anlatışı arasında bir ifade farkı varsa da bu sosyal bir farka tekabül etmez. Hasan ile Emine'nin macerası geçmişte meydana geldiği ve efsaneleştiği için, Hacer, zaruri olarak “-misli geçmiş” i kullanır. Mümkün olduğu hâlde yazar, taklidi üsluba başvurmaz. Bu da onun şekle değil öze önem verdiğini gösterir. Hikâyede Hacer ile Emine'nin kendi şiveleri ile konuşmalarına içerik bakımından lüzum yoktur.
Sabahattin Ali, anlatımında, ifadesini süslemeye değil, tabiat ve insanların özelliklerini sade bir dil ile belirtmeğe önem verir. Kuvvetini kelime oyunlarından değil, gerçeğin ayrıntılarına dikkat etmekten alır:
“Köyün daşına çıkıp zeytinler arasına dalınca Hacer sarı entarisinin eteklerini dolayıp beline soktu; alçak topuklu, kalın rugan ayakkabılarını çıkarıp heybesine koydu; toprak üzerinde çıplak tabanlarının izini bırakarak yürümeye başladı. Başındaki ince, oyalı yazmanın altında küçük bir bal kutusu gibi kabaran altınlı fesi, her adımda hafifçe titriyor; uzun boyu heybenin ağırlığı ile azıcık öne eğiliyordu.”
Bu paragrafta “sarı entari”, “alçak topuk”, “kalın rugan ayakkabı”, “ince, oyalı yazma” sıfatlan, değiştirme veya güzelleştirme değil, görüleni tespit gayesini güder.
“Küçük bir bal kutusu gibi kabaran altın fesi” ifadesi de, yörük kızı Hacer'in kıyafetinin özelliğini belirtmek için kullanılmıştır. Sabahattin Ali'nin üslubu, “berrak” tır, gerçeği bir örtü gibi değil, bir ışık veya hava gibi sarar.

2. ETKİNLİK

Eleştiri Türünün Özellikleri
(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)
Eleştiri de temeli düşünce olan yazı türüdür. Konu sınırlaması yoktur. Sanat, edebiyat ya da düşünce yazılarının içeriği ile bu içeriğin işlenişini, değerli ve değersiz yönlerini ortaya koyan bir yazı türüdür. Yazarın yazıyı kendine göre, yazıyı ilgilendiren topluma göre, kendi alanındaki diğer çalışmalara göre değerlendirdiği yazılardır.

Bir eseri değerlendirme amacıyla yazılan yazılara eleştiri denir.Eleştiride eserin yada sanatçının gerçek değerinin belirtilmesi amaçlanır.

Eleştirmeci,bir sanat eserinin gerçek değerini,özünü yapılışını,değerli-değersiz yanlarını ortaya koyar.Eleştirmecinin görevi güzellik yaratmak değil,yaratılmış güzelliği yargılamak,okurlara tanıtmaktır. Eleştiriler; okura dönük eleştiri,topluma dönük eleştiri,sanatçıya dönük eleştiri,yapıta dönük eleştiri… olmak üzere türlere ayrılır.
Herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir. Hedeflenen öğeyi doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlayabileceği gibi, bu öğenin doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir. Edebiyat sorunlarını ve yapıtlarını konu alan inceleme, yorum ya da değerlendirme olarak da tanımlanabilir.ister şahsi zevklerle ister estetık prensııplere gore sıstemlı bır sekılde degerlendirmedir.nazmın kururlarını bildiren ilim olarakda bilinir.yazar; objektif olmalı eseri dıkkatle ınceleyebılmelı; analiz ve yorumlayabılmelı, geniş açılarla geniş bir bilgiyle ve hassasiyetle eseri degerlendirme kabibiliyetine sahip olmalıdır. Eleştiri okulları üçe ayrılır: Yansıtma, yaratma, dil. Yansıtma, eserin doğaya benzediğini savunur. Yaratma, eserin iç dünyasıdır, yani sanatçı. Dil ise, Rus biçimcilerinin yöntemidir ve eseri dil sistemi olarak görür.
Türkiye’de Eleştiri

Tanzimat dönemi Romantikleri Şinasi, Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid; Realistleri Samipaşazade Sezai, Beşir Fuad, Nabizade Nazım, Mizancı Murad’tır.
Serveti Fünun döneminde, Cenap Şahabettin intikad (sahte parayı gerçeğinden ayırmak)anlayışıyla tenkit eder. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım, Hüseyin Cahit dönemin eleştiricileridir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi içinde ele alırlar. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
Sistematik eleştirmenler Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk bağımsız yöntemi geliştirdi. Sabahattin Eyüboğlu ile Vedat Günyol hümanist eleştirmenlerdir. Çağdaş eleştirmenler Mehmet Kaplan, Tahsin Yücel, Akşit Göktürk, Şara Sayın, Ünsal Oskay, Murat Belge, Orhan Burian, Tahir Alangu, Memet Fuat, Mehmet Doğan, Bedrettin Cömert, Enis Batur, Nihat Sami Banarlı, Cemil Meriç, Kenan Akyüz, Melih Cevdet, Konur Ertop, Orhan Şaik Gökyay, Alpay Kabacalı, Cevdet Kudret, Agah Sırrı, Berna Moran, Rauf Mutluay, Yaşar Nabi, Ahmet Oktay, Atilla Özkırımlı, Nermi Uygur ve Fuat Köprülü.
Dünya edebiyatında Boielau, A. France, Türk edebiyatında ise Mehmet Kaplan, Nurullah Ataç, Cemil Meriç ve Hüseyin Cahit yalçın eleştiri türünün önemli temsilcileridir. Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.

Eleştirinin belirleyici özellikleri nelerdir?
• Düşünsel plânla yazılır.
• Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır. Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır.
• Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, “beğendim, hoşuma gitti”… gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslûbudur.
• Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır. Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
Bu da gösteriyor ki eleştiri yazarı, her konuda eleştiri yazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğu alanda yazabilir. Eleştiri yazarının alan bilgisi, eleştirdiği çalışmayı yapanın alan bilgisi ile en azından aynı düzeyde olmalıdır.Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra R
Kaynak:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

İNCELEME
1- Eleştirilerin ortak özellikleri:
• Düşünsel plânla yazılır.
• Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır. Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır.
• Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, “beğendim, hoşuma gitti”… gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslûbudur.
• Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır. Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
Bu da gösteriyor ki eleştiri yazarı, her konuda eleştiri yazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğu alanda yazabilir. Eleştiri yazarının alan bilgisi, eleştirdiği çalışmayı yapanın alan bilgisi ile en azından aynı düzeyde olmalıdır.Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra R
Kaynak:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
2- Eleştirmen, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘’Üç Şehitler Destanı’’nı şekil ve içerik bakımından inceleyerek eserin değerini ortaya koymak ve şairi yol göstermek amacıyla yazmıştır.

3- Eleştirmen, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘’Üç Şehitler Destanı’’nı şekil ve anlam bakımdan sorun olarak ele almıştır.

4- Eleştirmen, eseri açıklamak yada çözümlemek için Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın hayatına ve kişisel özelliklerine başvurmuştur. Örneğin Dağlarca’nın eskiden beri biçim kaygısı taşıdığı, serbest nazımdan kaçındığından bahsedilmesidir.

5- Eleştirmen ‘’Bu Günkü Türk Destanı’’nın oluşumunu etkileyen tarihsel ve sosyal koşulları bulmaya ve bunlar yardımıyla eseri açıklamaya yönelmiştir. Eleştirmen, Kurtuluş Savaşı’nın ve İnönü günlerinin koşullarını tespit etmeye çalışmıştır.

6- Eleştirmen eseri belli kriterlere göre eleştirmiştir.

7- Eleştiri yazılarının yazılış amaçları şunlardır:
Sanat, edebiyat ya da düşünce yazılarının içeriğini
Bu içeriğin işlenişini, değerli ve değersiz yönlerini ortaya koymaktır.

ETKİNLİK
Esere dönük eleştiri yazılarında konu, anlatım biçimi, olay örgüsü, simgeler, üslup, şiirin anlamı, ve şekil özellikleri eleştirini yapısını oluşturan özelliklerdir.


Metnin Yapısı
Değerlendirme
Konu
Orhan Borian, yazarın Kurtuluş Savaşını işlediğini söylemektedir.
Anlatım Biçimi
Yazarın konuyu destansı bir şekilde anlattığını söylemektedir.
Olay Örgüsü
Metinde safha safha Kurtuluş Şavaşı ve askerlerin savaş halleri anlatılmıştır.
Simgeler
Şiirde ecel, memleket, can gibi simgeler kullanılmıştır.
Üslup
Eleştirmen, şairin üslubunu geliştirerek yadırganmaz bir hale geldiğini söylemektedir.
Şiirin Anlam Özellikleri
Şiirde destansı anlatımın güzelliğinden ve dörtlüklein anlam bağlantısındaki beceriden bahsedilmiştir.
Şiirin Şekil Özellikleri
Şiirin dörtlüklerle ve ölçüsüz olarak yazıldığı söylenmektedir.


8- Orhan BURİAN’ın Mustafa Kemal, Yahya Kemal ve Nazım Hikmet hakkındaki tespitleri eleştiriye kültürel, ve bilimsel yazı bölümlerinden yararlanarak eleştirisine kıyaş ve inandırıcılık ve bütünlük katmıştır.

9- Denemelerde özel düşünceler ele alınır. Eleştiri tarafsız olmalıdır.
Her ikisinde de konu serbesttir.
Deneme dili, eleştiri diline nazaran daha özneldir.
Denmeler eleştiriye göre daha kısadır.

10- Eleştirmenin özellikleri şunlardır:
Eleştirmenin bilgi birikimine sahip olması gerekir.
Eleştirmen tarafsız olmalıdır.
Eleştirmen yapıcı olmalıdır.
Eleştirmenin dili açık, sade ve anlaşılır olmalıdır.
Eleştirmen, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır
Eleştirmen, “beğendim, hoşuma gitti”… gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
Eleştirmenin konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımında üslubu olmalıdır.

11- Eleştiride açıklayıcı, kanıtlayıcı ve öğretici anlatım türleri kullanılmıştır.

12- Metinde dil çoğunlukla göndergesel ve şiirsel işleviyle kullanılmıştır.

4. ETKİNLİK
Anlatım bozukluğu yoktur.

5. ETKİNLİK
Kelime grupları genellikle temel anlamlarıyla kullanılmıştır.

6. ETKİNLİK
Yazarın, sanatını, sanatçılığını, iyi ve kötü yönlerini eleştiren eleştiri türüdür.

7. ETKİNLİK
Eserin yazıldığı toplumsal ortamın koşullarını değerlendiren ve böylelikle eseri açıklama çalışan eleştiri türüdür.

8. ETKİNLİK
Bir eseri iyi ve kötü yönleriyle ortaya koyan; eseri konu, anlatım biçimi, olay örgüsü, simgeler, üslup, şiirin anlamı, ve şekil özellikleri eleştirini yapısını oluşturan özelliklerdir bakımından inceleyen eleştiri türüdür.

9. ETKİNLİK
Yazarın öznel olduğu ve eleştirmenin bir okuyucu olarak yaptığı eleştiri türüdür.

10. ETKİNLİK
Konularına göre eleştiriler şunlardır:
a. Okura dönük eleştiri
b. Sanatçıya dönük eleştiri
c. Topluma dönük eleştiri
d. Esere dönük eleştiri

11. ETKİNLİK

Eleştirmenin Tavır ve Tutumlarına Göre Eleştiriler:

A) Öznel Eleştiri
Okura dönük eleştiri
Sanatçıya dönük eleştiri
Özellikleri:
Eleştirmenin kendi zevk ve ölçütlerine göre yaptığı eleştiri türüdür. Genellikle öznel yargılar yer alır.

B) Nesnel Eleştiri:
Topluma dönük eleştiri
Esere dönük eleştiri
Özellikleri:
Eleştirmenin kişisel yargılardan kaçındığı eleştiri türüdür. Amaç nesnel olmaktır.

12. ETKİNLİK
Vardır. Örnek Orhan BURİAN’ın eleştirisi.

ANLAMA YORUMLAMA

1- Eleştirmenin bir sanat eserini eleştirirken eserin yazıldığı dönemin güzellik, gerçeklik, bütünlük, olgunluk ve sadelik gibi kriterler dikkate alınmazsa eleştiri sağlıksız olur.

13. ETKİNLİK
Sanatçı toplumun içinden çıkar, sanatçını verdiği eser okura ve dolayısıyla topluma mal olur.

14. ETKİNLİK

TEK HECE

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim
Cemal Safi

(ZEBUN: Güçsüz, zayıf, âciz) ( zebun etmek: güçsüz bırakmak, zavallı duruma düşürmek veya getirmek.) "Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek."- Yavuz Sultan Selim.

TEK HECE ŞİİRİNİN ELEŞTİRİSİ
1938 yılında Samsun’da doğdu İlk ve ortaöğrenimini orada tamamladı. Şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı. Ancak 40 yaşına dek fazlaca dışa açılmadı.
1978 yılından değişik çevrelerde duyulmaya başladı. Başta sevgi olmak üzere hemen her konuda şiir yazmaktadır. Ayrıca taşlamaları geniş çevrelerde bilinip okunmaktadır.
Şiirlerinin yaklaşık 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere 150 kadarı bestelendi. Bunlardan Rüyalarım Olmasa ve Vurgun adlı şiirleriyle 1990 ve 1991’de yılın şairi seçildi.
Her yıl Akçay Şairler ve Bestekarlar Şenliğini düzenleyerek şiire olan katkısını sürdürmektedir.
Şiirlerinin bir bölümünü topladığı, Vurgun (1978), Sende Kalmış (2000) ve Kıyamete Kırk Kala (2002) adlı kitapları yayımlandı.‘’Var mı beni tanıyan’’ dizesiyle başlaması ve ben merkezli bir üslup kullanması ilk başta beni şaşırtmış ve eser hakkında ön yargılı olumsuz bir düşünceye sürüklemiştir fakat şiirin tamamını gözden geçirdikten sonra hem yanıldığımı anlayıp utanmış, hem de şairin dil ve üslubundaki ustalığı fark ettim.
Birçok kişinin gücüne ve varlığına inanmadığı ‘’aşk’’ tüm gerçekleriyle ele alan şair aynı zamanda şiirinde:
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı icin kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...
Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Benim için yaratıldı Muhammed
dizelerinde tarihi olay kişi ve kesitlere yer vermiştir. Böylelikle telmih sanatını bolca kullanmıştır. Bu sanatın yanında şair
Var mı beni içinizde tanıyan?
dizesinde istifham ( soru sorma) sanatından,
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Yangınımı söndürmedi kar benim...
Her oyunu bozan gizli zor benim...
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim
Dizelerinde benzetme (teşbih) sanatından
Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim
dizelerinde tenasüp sanatı
Kamil iken cahil ettim alimi,
Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
dizelerinde ise tezat sanatından yararlanılmıştır. Şair şiirinde bu sanatlardan yararlanarak içeriği zenginleştirmeyi de ihmal etmemiştir.
Şiir,11’li hece ölçüsüyle ve abab cccb dddb … uyak düzeniyle yazılarak ilahi türüyle bütünleştirilmiştir.
Şairin dili anlaşır, yabancı kelimelerden uzak ve oldukça akıcıdır.
Şair; anlatılması zor, tarif edilmesi kolay olmayan bir duyguyu, o duygunun yerine geçerek bir çok kişinin yapamadığı ve yapamayacağı bir somutlamayı başarmış ‘’ilahi aşk’’ konusunu en güzel şekilde işlemiştir. Ancak şair bazen kendisinden ilahi aşk bazende Allah’ın kendisi olarak bahsetmiş. Bu durumda şairin tekniğini geliştirmesi gerektiğini düşündürmektedir.

Nur ŞALIŞ
HINIS ÇPL 11-TM SINIFI ÖĞRENCİSİ
Yukarıdaki eleştiri esere dönük eleştiridir.


15. ETKİNLİK

ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Büyük bir hızla geliştiğini gösteren çevre kirliliği insanlar ve doğa üzerine çok büyük olumsuzluklar göstermektedir. Hayatımızı olumsuz yönde etkileyen bu çevre kirliliğinin sebebi de yine biz insanlarız. Nedense bunu yaptığımız halde hiçbir zaman kendimizi suçlamıyoruz.

Doğa felaketlerine yol açan çevre kirliliği hızla artmasına karşın biz insanlar u kirliliğin farkında bile değiliz. Oysaki bu felaketin meydana gelmesinde en önemli neden yine biziz. Neden artık bunu umursamıyor ki insanlar? Bu felaketle yüz yüze geldiğimizde de sebebini sadece doğa olduğunu düşünüyoruz. Öyle değil mi?
Bu çevre kirliliğinin sebebi biz insanlarız. Ancak büyük felaketle mi karşı karşıya geldiğimizde mi aklımız başımıza gelecek.


Şengül BİNGÖL
HINIS ÇPL 11-TM SINIFI ÖĞRENCİSİ

HERKES ŞAİR OLAMAZ
Herkes kendini şair sanır
Bir iki dize birleştirerek
Bunlar büyük ölçüde aldanır
Vakitlerini böyle geçiştirerek

Vakit harcamaktan başka
Hiçbir işi yok bunların
Ne sevgiye verirler ne de aşka
Hiçbir şey bildiği yok bunların

Boş bir hayale kapılmışlar
Şairlik bunların ruhlarında yok
Şairiz diye maalesef yanılırlar
Eğer böyleyse şairlik, şairlik

Şairlik iki üç dize birleştirmekse
Herkes şairliğini ilan etsin
Eğer şairlik içten gelecekse
Şiir yazmaya önem versin

Size buradan sesleniyorum
Şair olmaya kalkışmayın
İki üç dize birleştirip
Şairlerle yarışmayın


Rıdvan ÇETİNKAYA
HINIS ÇPL 11-TM SINIFI ÖĞRENCİSİ


O MENFAAT OLMASAYDI
Birbirlerine zarar verip dururlar
Birbirlerini bir hiç uğruna vurup dururlar
Hayatın her safhasında yorulurlar
O menfaat olmasaydı

Kalp kırmayı basit sanırlar
Dünya menfaatini mutluluk sayarlar
Her zaman bunlar yanılırlar
O menfaat olmasaydı

Bir hiçe baş koymuşlar hepsi
Hiç göz önüne almıyorlar kalpteki sonsuz hapsi
Hepsi basit maddeden yapılmış bir tepsi
Menfaat peşinden yuvarlanırlar

Hiçbirisinin de sevgisi kalmamış kalplerinde
Birbirini kaybediyorlar her seferinde
Şimdi herkesin en büyük neferinde
Ah o menfaat olmasaydı


Ümre EREN
HINIS ÇPL 11-TM SINIFI ÖĞRENCİSİ


16. ETKİNLİK

Bakınız: 1. etkinlik

ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1- … sanatçıya dönük eleştiri…
… nesnel ve öznel …
… eleştiri…
2- (D)
(D)
(Y)
(D)
3- Yanıt: B
4- Yanıt: A
5- Yanıt: E
6- Yanıt: E
7- Yanıt: E

ÜNİTE SONU ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1- Mektup…
2- … muhabir…
… Tercüman-› Ahval Mukaddimesi’dir.
…esere dönük eleştiri…
3- (D)
(Y)
(D)
(Y)
(Y)
(D)
4- C
5- E
6- A
7- E
8- B
9- C
10- E
11- E
12- B
13- A
14- C
15- E
16- B
17- D
18- C
19- B
20- B
21- E
22- D
23- A
24- A
25- A
26- A
27- A
28- A
29- C
30- B
31- E
32- E
33- E
34- D
35- B
36- E
37- C
38- C
39- D
40- E
41- E
42- D
43- A
44- B
45- D
46- A
SAYFA 141


RÖPÖRTAJ

HAZIRLIK

1. İnsanoğlu meraklı bir canlıdır. Ve kullandığı eşyaların yapılış evrelerini merak eder.
2. Röportaj: 1.Konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete veya dergi yazısı. 2. Radyo ve televizyon habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakat.
Derin Haber: İyice incelenmiş, araştırılmış haber.

1. ETKİNLİK

RÖPORTAJ ÖRNEĞİ
Bu oyununuzu alışılmış müzikallerden ayıran özellikler neler?
Alışılmışlıktan kastiniz Amerikan modeli müzikallerse, hemen söyliyeyim ki, bu tarza karşı ne ilgim, ne de sempatim var. İlerde olacağını da hiç sanmam. Biz bambaşka bir yolun yolcusuyuz. Keşanlı Ali Destanı ile yepyeni bir halk tiyatrosu üslûbuna gitmeyi deniyoruz. Amacımız akşam yemeğinden sonra hazmı kolaylaştıran bir eğlence sağlamak değil. Söyleyeceğini güldürü kılığında söyleyen, seyirciyi tedirgin eden aktif bir uyarı tiyatrosu.

Keşanlı Ali Destanı’nın kahramanları hayattan mı alınmadır?
1960′ta ünlü bir kondu efesinin vurulması beni çok ilgilendirmişti. Yerinde incelemeler yaptım. Olayın kahramanları ile aileleri ile görüştüm. Arkadaşım Mehmet Kemal’in aracılığı ile tanıkları buldum. Konuştum. Oyunun hareket noktası o olay oldu. Ama oyundaki Keşanlı Ali daha çok da kendi fantazimin ürünüdür. Deli Bozuk Zilha, 1962′de Keşanlı Ali tipi kabare tiyatrosunda Gültepe No.8 adlı şansonla sunduğum gecekondulu kızın gelişmiş bir portresidir. Helâcı Şerif Abla ise on beş y ıl önce yayınlanan Bayanlar 00 hikâyemin kahramanı.

Oyununuzu yazarken, gecekondu çevreleriyle ilgiler kurdunuz mu?
Gecekondu bölgelerine karşı ilgim ve sevgim yeni değil. Altındağ’ı, Taşlıtarla’yı çoğu dostum benim aracılığımla tanımışlardır. Kondulara ait gazete haberlerini, onlar üzerine iktisadî raporları ilgi ile izlerim. Gecekonduları sade canayakın insanlardan ötürü değil, ayrıca toplumumuzun küçük çapta bir maketi saydığım için de çok ilginç buluyorum.
Konuşan: Ayhan Sümer
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



RÖPORTAJ ÖRNEĞİ
TEMA Vakfı
08.01.2006 13:32:20
Gönüllü bir organizasyon TEMA, bize sunulmuş doğa güzelliklerimizi korumakta onlardan daha iyisi yok ülkemizde… Organizasyonun yapısı, içeriği, aktiviteleri ve çalışanlarının kişisel gelişimlerine verdikleri önem üzerine, TEMA Eğitim Bölüm Başkanı Sayın Celal Ergün ile görüştük.
Tüm TEMA gönüllülerine sosyal sorumluluk anlamında yaptıkları çalışmalardan dolayı sonsuz teşekkürler…
Röportaj: Pınar KULALI
Celal Bey, okuyucularımıza kendinizden ve TEMA'da aldığınız görevinizden biraz bahseder misiniz?
1996 yılı sonundan itibaren TEMAVakfında görev yapmaktayım. 1997 Temmuz ayından itibaren de Eğitim Bölüm Başkanlığını yürütmekteyim. TEMA Vakfı’nda Eğitim Stratejisi; eğitim hedefine ulaşmada elde mevcut ve elde edilmesi mümkün tüm kaynakları uygun, sistemli ve etkili bir biçimde kullanma prensibine dayanmaktadır.
Vakıf, bu doğrultuda, çeşitli kurum ve kuruluşlarla eğitim iş birliği yaparak, eğitim etkinlikleri düzenleyerek, bunları yayınlar ve eğitim materyali geliştirerek desteklemektedir.
Eğitim Bölümünün Görevleri:
• Vakfın amacını gerçekleştirmek için gerekli eğitim hedeşerini ve stratejisini belirlemek.
• TEMA Vakfının eğitim faaliyetlerini yönlendirmek
• Kurum ve kuruluşlarla eğitim iş birliği yapmak, bu faaliyetlerinin genel esaslarını tespit etmek, yürütülmesini ve geliştirilmesini takip etmek.
• Eğitim seminerleri, konferanslar gibi eğitim faaliyetlerini planlamak
• Eğiticileri eğitmek, eğiticileri ve uzmanları planlamak
• Doğa ve erozyon eğitim kamplarını planlamak ve icra etmek
• Eğitim projeleri geliştirmek
• Eğitim sonuçları değerlendirmesi yapmak için anketler hazırlamak, bu anketleri değerlendirmek ve arşivini oluşturmak.
• Eğitim katılımcı bilgilerini hazırlamak ve arşivini oluşturmak.
• Eğitim bütçesini hazırlamak.
• Dışarıdan gelen eğitim bilgi taleplerini karşılamak
• TEMA Yayınları’nın hazırlanması ve basımı
• Yazar ve çizerlerle telif protokolleri hazırlamak
• Kurum ve şahıslarla yayın telif sözleşmesi yapmak
• Eğitim materyali üretimi
• Teknik danışma kurulu üyeleri listelerini oluşturma ve güncellemek.
• Danışma toplantıları planlaması yapmak
• TEMAWeb sitesinin geliştirilmesi ve güncellenmesi
• Belge-Bilgi Merkezi çalışmaları
• Sergi faaliyetlerini düzenlemek ve koordine etmek
TEMA, sosyal sorumluluk açısından gençlere nasıl bir misyon yüklemektedir?
Kuruluş amacından bahseder misiniz?
TEMA Vakfı, 11 Eylül 1992 tarihinde Birleşmiş Milletler Çevre Ödülü sahibi Hayrettin KARACA ve iş adamı Nihat GÖKYİĞİT tarafından kurulmuştur.
TEMA Vakfının Amacı: Erozyon, çoraklaşma, çölleşme, yanlış arazi kullanımı, doğuracağı sonuçlar ve alınacak önlemler ile biyolojik çeşitlilik, toprak, su ve diğer doğal varlıkların korunması, verimli kılınması ile ilgili konuları halkımıza anlatarak bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, böylece oluşturulacak bilinçli ve güçlü kamuoyunun desteği ve baskısı ile hükümetleri bu konularda gerçekçi ve uygulanabilir önlemler almaya ve uygulamaya teşvik etmektir.
TEMA Vakfının Hedefi: Ülkemizi yöneten ve yönetecek olan siyasi güçleri, erozyon sorununa çare bulmadan iktidar olamayacaklarına inandıracak kadar güçlü bir kamuoyu oluşturmaktır.
Bu amaç ve hedef doğrultusunda yalnız gençlerimize değil tüm topluma bilinçli bir baskı grubu oluşturma misyonu yüklenmektedir. Bu misyon üç kelime ile özetlenebilir:
Bilgi – İlgi - Tepki
Kimler TEMA'ya üye olabilir ve şartları nelerdir?
Her şeyden önce bir vakıfız. Üyelik yok gönüllülük var. Gönüllük konusunda ayrıntılı bilgiyi [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] edinebilirsiniz.
TEMA, Eğitim Bölümünün çalışmaları ve faaliyetleri ile ilgili bilgi verebilir
misiniz?
Eğitim Bölümü; Eğitim Bölümü Başkanı, Program Geliştirme ve Yayın Uzmanı,
Materyal Geliştirme Uzmanı, Eğitim Etkinlikleri Uzmanı ve Belge Bilgi Merkezi
(BBM) Sorumlusu olmak üzere 5 kişilik profesyonel bir kadro ile çalışmaktadır. Ayrıca, çeşitli seminer, konferans, panel vb. etkinlikler için yapılan planlamaya göre bir araya gelen üniversitelerdeki öğretim üyeleri ile, emekli olmuş öğretim üyelerinden
(19 Profesör, 4 Doçent, 7 Yardımcı Doçent, 2 Doktor, 1 Araştırma görevlisi) oluşan bir öğretim kadrosu bulunmaktadır.
TEMA Vakfında eğitimin hedefi; erozyon, çoraklaşma, çölleşme ve yanlış arazi kullanımının sebep ve sonuçları, alınacak önlemler, toprağın ve doğal varlıkların korunması hususlarında bilinçli ve güçlü bir kamuoyu oluşturmaktır. Bu bilinçli toplumun; toprağın, ormanlar, meralar ve tarım alanlarının önemini bilen ve onları koruyan, erozyon, çoraklaşma, çölleşme, yanlış arazi kullanımı ve bunların doğuracağı olumsuz sonuçlar konusunda bilgili, her türlü canlıyı (biyo çeşitliliği) koruyan, bitkilendirme konusunda duyarlı ve aktif, çevre koruma bilincine sahip, tutum ve davranışları ile örnek, sorumlu vatandaşlık bilinci gelişmiş bireylerden oluşması hedeflenmektedir.
Vakıf, bu doğrultuda, eğitim etkinlikleri düzenleyerek, çeşitli kurum ve kuruluşlarla eğitim iş birliği yaparak, bunları yayınlar ve eğitim materyali geliştirerek desteklemektedir.
Eğitim iş birlikleri; eğiticilerin eğitimi kapsamındaki çalışmaları kurumlarla eş güdümlü yürütmek amacıyla; başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetler olmak üzere İçişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve üniversiteler gibi çeşitli kurumlarla eğitim iş birliği yapılmaktadır.
Genelde ne tip etkinlikler yapılmaktadır?
Eğitim etkinlikleri üzerinde çok fazla durmaktayız.
Erozyon Eğitim Seminerleri; erozyon eğitimini geniş kitlelere ulaştırmak ve bu konuda bilgi edinmek ve çevresini de bilgilendirmek isteyen gönüllülerimize eğitim vermek amacıyla çeşitli illerde halka açık iki gün süreli Erozyon Eğitim Seminerleri düzenlenmiştir.
Bu güne kadar erozyon eğitim seminerlerine 6.465 kişi katılmıştır.
Doğa ve Erozyon Eğitim Kampları ( Yaz Okulu); TEMA Vakfınca erozyon, doğurduğu sonuçlar ve alınacak önlemler konusu ile doğal varlıkları tanıtarak korunmasını sağlamak, arazide uygulamalı ve görsel eğitim vermek, eğitim sonunda katılımcıların çevrelerinde bilgilendirme yapmalarına imkân sağlayacak nitelikleri kazandırmak amacıyla; her yıl TEMMUZ ve AĞUSTOS aylarında “Doğa ve Erozyon Eğitim Kampı (Yaz Okulu)” düzenlenmektedir. Kamplara TEMA temsilcileri (TT) ve yardımcıları, TEMA Eğitmenleri, öğretmenler, izci liderleri, din görevlileri, tarım danışmanları, Genç TEMA Teşkilatı, üniversite öğrencileri, Yavru TEMA Teşkilatı katılmaktadır.1997–2005 yılı Doğa ve Erozyon Eğitim Kampına 2.722 kişi katılmıştır.
Konferans, Panel ve Sohbet Toplantıları; TEMA Gönüllü Temsilciliklerince 1996-2005 yıllarında, çeşitli kurumlarda, özel kuruluşlarda, okullarda, üniversitelerde ve halkımıza konferanslar, paneller ve sohbet toplantıları düzenlenmiştir. Bu etkinliklere 2.500.000 kişi katılmıştır.
TEMA, reklâm amaçlı hangi basılı materyalleri kullanmaktadır?
TEMA Vakfı bilgi toplumu olma çabalarına katkıda bulunmak amacıyla; mücadele konularında ve çeşitli çevre konularında çeşitli yayınları kamuoyunun istifadesine sunmuştur (50 kitap). TÜBİTAK ve TEMA Vakfı arasında gerçekleştirilen iş birliği ile 7 kitap yayınlanmıştır. TEMA Vakfı Çocuk Kitapları olarak 12 kitap yayınlanmıştır. 2004 yılı itibarıyla toplam yayın sayısı 69’a ulaşmıştır.
TEMA Vakfınca farklı konulardaki sunumların, doküman ve belgelerin, belgesel filmlerin yer aldığı eğitim CD’leri üretilmektedir. Mücadele konularımız ile çeşitli çevre konularındaki birçok bilgiyi kapsayan eğitim CD’leri çeşitli eğitimlerimize katılan katılımcıların ve araştırmacıların yararlanması için verilmektedir. Eğitim CD'si 2000 yılında 3.000 adet basılmış ve yeni konular eklenerek ve güncellemeler yapılarak 2002 yılında 3000 adet, 2004 ve 2005 yıllarında da 2000 adet daha CD çoğaltılarak dağıtılmıştır. 2006 yılı için eğitim CD’si Nisan ayında basılmıştır.
Eğitim CD’si 2 adet olarak üretilmiştir. CD’lerden birinde yalnızca Aral ve Macahel Belgeselleri diğerinde ise çeşitli konulardaki sunumlar, dokümanlar, TEMA Vakfı Yayınları yer almaktadır.
Celal Bey, size göre TEMA'nın temel değerlerinden biri olan ' Gönüllülük ilkesi' bireylerin kişisel gelişimlerinde nasıl bir önem taşımaktadır?
Çağdaş toplumlarda devlet kontrol eder, yönetimi ve düzeni sağlar. İş dünyası eşya ve hizmet üretir ve amacı kârdır. Kâr amaçsız kuruluşlar ise insanı ve dolayısıyla toplumu değiştirir, hedefleri sadece budur. Kâr amaçsız kuruluşlar sorumlu vatandaşlık bilincinin, kalitenin ve çağdaş demokrasinin temeli ve teminatıdır.
ABD’nde her iki vatandaştan bir tanesi haftada en az üç saat bu kuruluşlarda çalışmaktadır ve ülkenin gayri safi milli hâsılasının %3’ünü bu kuruluşlar oluşturmaktadır.
Dünyadaki pek çok sorunun çözümünde, devletlerin ve milletlerarası kuruluşların çabalarının yeterli olmadığı görülmüş ve bu alanlarda, devletin dışında, vatandaşlar tarafından kurulup gönüllülük esasına göre çalışan örgütlerin çok önemli roller oynayabilecekleri anlaşılmıştır. Bu rollerin en başında ulusal ve uluslararası arenalarda, yöneticilerin ve resmi karar merciindekilerin çeşitli nedenlerle dikkate almadıkları ya da alamadıkları gelişmeyle doğrudan bağlantılı bazı konuların, toplumların ve bu kişilerin dikkatine sunulması işlevi gelmektedir.
Küreselleşen dünyada, STK’ların durumu “ağ’lar toplumu” oluşturmak için önemlidir. Örneğin ekoloji sorunu ulus devlet yaklaşımı ile çözülemez. Sorun evrenseldir. Öyleyse ağ’lar toplumu olmak durumundayız. Dünyadaki tüm halklarla birlikte, düzenleyerek, değişerek, sosyal hareketler oluşturarak örgütlenmek gerekmektedir.
Bu örgütlenme STK demektir. Gönüllülük yasal olmanın temelidir. Bireyler kendi özel yaşamlarında elde ettikleri kaynakları kamuya yarar sağlamak için kullanabilirler veya bunu yapmayıp bu kaynakları kendi özel ihtiyaçlarında kullanabilirler. Bu kişisel bir tercihtir. Kişi kendi düşünce yapısına bağlı olarak, tercihini yasalar çerçevesi içinde kalmak koşuluyla kullanmakta serbesttir. Kimse kimseye neden gönüllü bir iş yapıyorsun diyemez. Devlet de diyemez. STK’ları, gönüllü hizmet veren idealist insanların varlığı ile bir anlam bulur ve başarıya ulaşır. Bunlara bir örnekte Vakfımıza TEMA Temsilcilerinin ve Gönüllü Sorumlularının katkılarıdır.
Okuyucularımızla özellikle ' eğitim ve önemi ' ile ilgili paylaşmak istedikleriniz nelerdir?
Çevre sorunları temelde insan ve toplum kaynaklı olup, bu sorunların ortaya çıkmasında insanın tutum ve davranışları etkili olmaktadır. Bu tutum ve davranışları insanın sahip olduğu değer yargıları yönetmektedir. Toplumumuz dikkate alındığında görülür ki doğal kaynaklara ilişkin değer yargılarımız dolayısıyla tutum ve davranışlarımız “kısa dönemli çıkar” ve “doğrudan çıkar” sağlama üzerine kurulmuştur. Uzun dönemli ve dolaylı çıkarlar pek dikkate alınmamaktadır. Böyle değer yargıları “halk” için olduğu kadar “aydın” kesim için de geçerlidir. Halkla siyasiler arasında kısa dönemli ve oy temeline dayalı çıkar ilişkisi geçerli olduğundan halkın ve yönetimin değer yargıları olumsuz bir noktada buluşmuştur. Bu bakımdan doğal kaynakların akılcı, ödünsüz ve uzun dönemli bilinç çerçevesinde kullanımı konusunda “toplumsal ve siyasi irade zayıflığı” ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle doğal kaynakları kullanırken yapılan yanlışlıkların giderilmesi yolunda ne halkta yeterli bir talep ne de yönetimde yeterli bir hareket vardır. Kuşkusuz demokrasimiz gelişip sivil toplum örgütlerinin etkinlikleri arttıkça ve “bilgi toplumu” niteliği kazanıldıkça bu tablo da değişecektir.
Bilgi toplumu olabilmenin en önemli unsuru, kuşkusuz olarak eğitimdir. Çünkü bu, temelde insanın doğaya bakışı, doğayla olan ilişkisi kısacası yaşam tarzı ile doğrudan ilgilidir. Bu yönde gerekli olabilecek tutum ve davranış değişikleri ise ancak sistemli ve etkili bir eğitim desteği ile çabuklaştırılabilir ve gerçekleştirilebilir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Röportaj soru cevaptan oluşmaktadır ve TEMA hakkında bilgi vermek amacıyla yapılmıştır.

2. ETKİNLİK

Ropörtaj Türünün Özellikleri
(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)
Röportaj, gazete ve dergilerde yayımlanın yazı türlerinden biridir. Öğretici yazı türüdür. Bir olay, bir durum; yerinde gezip görülerek, olayla ya da durumla ilgili değişik kişilerle konuşularak, soruşturularak yazılır.

Röportaj hem gezi yazılarının hem makalenin özelliklerini taşır. Makale gibi dayandığı sağlam bir düşünceyi, bir tez vardır. Yazar; sorunu yerinde inceleyerek, gezip görerek, halkla, varsa mağdurla ve yetkili kişilerle konuşarak; fotoğraf, belge, istatistik bilgiler… gibi bilgilerle destekleyerek okuyucunun bilgisine sunar. En çok kamuoyu toplayan gazete yazısıdır. Çok yönlü anlatım olanakları vardır. Bu yönüyle diğer düşünce yazılarından zengindir. Uzunluğu çoğu zaman makaleden çoktur. Bazen bir röportaj yazısı gazetenin iç sayfalarından birinde dizi halinde günlerce yayınlanır. Okuyucunun sıkılmadan, merakla, okuduğu bir yazı bir türüdür.

Röportaj yazmak çok önemlidir. Bu nedenle de röportaj yazarının toplumsal sorumluluğu diğer yazarlardan daha çoktur. Röportaj yazarlığı ayrı bir ustalığı ve yan alan becerilerini gerektirir. Yazar evindeki köşesine çekilip yazmaz yazdıklarını. Röportaj yazarı eline ayağına çabuk olmak zorundadır. Yazar bir yandan evinde çalışırken bir yandan kütüphanede, arşivde, devlet dairesinde, iş yerlerinde araştırma yapacak; diğer yandan da olay yerinde incelemeler yapacaktır. Hem fotoğrafçı titizliği ile çalışacak; hem de yerine göre kimi zaman sevecenlikle, kimi zaman ısrarlı ama hiçbir zaman sırnaşık ve terbiyesiz olmadan, haddini bilerek, insan haklarını da çiğnemeden soruşturma yapacaktır. Bütün bunların yanında röportaj yazarı, okuyucu ile bağını koparmamak zorundadır.

Röportaj türünün belirleyici özellikleri nelerdir?
• Röportaj da düşünsel plânla yazılır.
• İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.
• Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir.
• Röportaj yazarı; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır. Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden de yararlanmalıdır.
• Röportaj yazıları zamanla tarihsel belge olabilir.
• Fotoğraf ya da belge kullanılabilir.

Bazı röportajlar, yüz yüze yapılabildiği gibi bazısı da yazılı soruların verilip cevapların daha sonra yazılı olarak alınması şeklinde de olabilir.
Röportajlar genellikle soru cevap tarzında olur. Ancak bazı yazarlar röportajı hikâye kurgusu ve üslûbu içinde vermeyi tercih ederler. Metin içerisinde kendi duygu, düşünce ve izlenimlerini de aktarırlar. Çoğu röportaj, gezi yazısıyla iç içe sunulmaktadır. Gazeteciler, ülke içinde başka şehir ya da ülke dışında başka ülkelere gazetecilik çalışması için gittiklerinde oralarda yaptıkları röportajları ve gezi izlenimlerini birlikte, aynı kurgu içinde kaleme almaktadırlar.

Türk edebiyatında röportaj türünün ilk örneklerini Evliya Çelebi vermiştir. Modern anlamda ise Ruşen Eşref Ünaydın’ın Diyorlar ki (1918); adlı çalışması bu türde verilmiş ilk örnek arasındadır. Bunun dışında diğer bazı röportajlar şunlardır: Hikmet Feridun Es, Bugün de Diyorlar ki (1932), Mustafa Baydar, Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar (1960); Gavsi Ozansoy, 40 Yıl Sonra Diyorlar ki (1962); Tahir Kutsi, İç Göç (1964); Halil Aytekin, Doğuda Kıtlık Vardı (1965); Abdi İpekçi, Liderler Diyor ki (1969); Yaşar Kemal, Bu Diyar Baştan Başa (1971); Fikret Otyam, Gide Gide 10 (1969); Yaşar Nabi Nayır, Edebiyatçılarımız Konuşuyor (1976, konuşmalar değişik kişiler tarafından yapılmıştır.); İsmail Parlatırİnci Enginün Orhan Okay Zeynep Kerman Kâzım Yetiş Necat Birinci, Röportajlar (1997).

Türkiye gazetelerinde röportaj çalışmaları yayımlanan başlıca gazeteciler arasında şunları sayabiliriz: Fikret Otyam, Yaşar Kemal, Vasfiye Özkoçak, Füsun Özbilgen, Leyla Umar, Nuriye Akman, Ayşe Arman, Fehmi Koru, Yazgülü Aldoğan, Hüsamettin Aslan.
Aşağıda Haldun Taner’le yapılan bir röportajı görüyorsunuz:
Keşanlı Ali Destanı’nı yazmaya sizi neler zorladı?
Her yazarın bazı sevgili temaları oluyor. Mitosların kulis arkasını deşmek de beni en çok saran temalardan biri. Lûtfen Dokunmayın tarih plânında bir Baltacı hiyaneti efsanesinin tartışmasını yapıyordu. Keşanlı Ali Destanı ise gecekondu ortamında bir kahramanlık mitosunun parodisini yapıyor.

İNCELEME

(ARDANUÇ)

1. Röportaj türünün belirleyici özellikleri şunlardır:
• Röportaj da düşünsel plânla yazılır.
• İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.
• Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir.
• Röportaj yazarı; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır. Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden de yararlanmalıdır.
• Röportaj yazıları zamanla tarihsel belge olabilir.
• Fotoğraf ya da belge kullanılabilir.

Bazı röportajlar, yüz yüze yapılabildiği gibi bazısı da yazılı soruların verilip cevapların daha sonra yazılı olarak alınması şeklinde de olabilir.
Röportajlar genellikle soru cevap tarzında olur. Ancak bazı yazarlar röportajı hikâye kurgusu ve üslûbu içinde vermeyi tercih ederler. Metin içerisinde kendi duygu, düşünce ve izlenimlerini de aktarırlar. Çoğu röportaj, gezi yazısıyla iç içe sunulmaktadır. Gazeteciler, ülke içinde başka şehir ya da ülke dışında başka ülkelere gazetecilik çalışması için gittiklerinde oralarda yaptıkları röportajları ve gezi izlenimlerini birlikte, aynı kurgu içinde kaleme almaktadırlar.

2. İncelediğimiz röportajda Ardanuç; arazi yapısı, yolları, tabiatı, tarihi, tarihi eserleri, insanı, iklimi, ekonomisi, geçim kaynakları, sosyal ve kültürel etkinlikleri, gelenek, görenek, adetleri, ve folkloru ile ele alınmıştır.

3. Yazar, röportajda anlattıklarını inandırıcı kılmak için halkın anlattıklarını nakletmekten, resimlerden ve örneklerden yararlanılmıştır.

BİR ÇOCUK MASALI Gaz Lambaları

Röportajda ‘’gaz lambası’’ lambanın günümüzdeki değeri, işlevi, tarihi, sekli gibi özellikleriyle ön plana çıkartılmıştır.
Röportajda gaz lambası ile roman arasında ilgi kurulması ve gaz lambasının sihirbazlıkta kullanılması ile gaz lambası koleksiyonculu yapılması ilgimi çekmektedir.

SAHNELERİN ‘ER’İ EROL GÜNAYDIN

‘’Erol Günaydın’’ röportajının yapılış amacı Erol Günaydın’› tanıtmak ve özelliklerini ortaya koymaktır.
Yazar Erol Günaydın’ı seyircisinin gönlünde yer sahibi olmuş, tiyatroya gönül veren ve aileden gelen bir komedyen biri olarak görmektedir.

3. ETKİNLİK

KONULARINA GÖRE RÖPORTAJLAR
a) Bir Yeri Konu Alan Röportaj
Ardanuç
Özellikleri: Röportajı yapılan yerin bütün özellikleri bilinmeli. Bu nedenle ilginç yönlerin film, ses kayıt ve fotoğraflarla belgelenmesi gerekir.
b) Eşyayı konu alan röportajlar
Gaz Lambaları
Özellikleri: Haber konusu olan eşya, her yönüyle bilinmeli; dikkat çekecek ve okuyanları düşündürecek yönleriyle anlatılmalıdır.
c) İnsanı konu alan röportajlar
Sahnelerin ‘Er’i Erol Günaydın
Özellikleri: Belli bir alanda üne kavuşmuş kişilerin özellikleri belirtilir.

4. ETKİNLİK
Sunuş Biçimlerine Göre Röportajlar
İncelenen Röportaj Metinleri Alman Röportajı Amerikan Röportajı
Ardanuç X
Gaz Lambası X
Erol Günaydın X


İncelenen röportajlarda inandırıcılık kazandıran öğeler röportaj yapılan insanlar ve fotoğraflardır.
Röportaj yazarı; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır. Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden de yararlanmalıdır.
Metinlerde dil genellikle göndergesel işlevde kullanılmıştır.

5. ETKİNLİK

‘’Gaz lambaları konusunu; hem yazar kimliği ile önemli başarılara imza atan, hem de yıllardır Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gaz lambaları toplayan Adalet Ağaoğlu ile görüştük.’’ cümlesinde anlatım bozukluğu vardır.
Sebebi: Tamlayan ekinin fazlalığıdır.
Düzgün şekli: ‘’Gaz lambaları konusunu; hem yazar kimliği ile önemli başarılara imza atan, hem de yıllardır Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gaz lambaları toplayan Adalet Ağaoğlu ile görüştük.’’

ETKİNLİK
BASİT SÖZCÜKLER: için, sefere, gene, olmadı, bu, kez, sis, bastı, ama, ona, rağmen, ötede, bir, çobanın, koyunlarını….
TÜREMİŞ SÖZCÜKLER: İkinci, koyuluyoruz, ilerlerken, telaşlıca …

ANLAMA YORUMLAMA

1. - Röportaj yapan kişi, röportajında elde ettiği bilgilerle kendi görüş ve düşüncelerine de yer verilmeli.
— Bu yazılar çeşitli ses kayıtları, belge ve fotoğraflarla tamamlanmalı. Röportaj yazarı, gördüklerinin fotoğraflarını da çekerek yazısına eklemeli.
— Röportajda önemli olan, birçok kişinin gördüğü ve bildiği şeyleri ustaca dile getirmelidir.
— Röportajcı, yalnızca gördükleriyle, izlenimleriyle yetinmemeli. Konuyla ilgili derinlemesine araştırma ve inceleme yapmalı, ilgililerin bilgisine başvurmalı.
— Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak, okuyucuyu konunun içinde yaşatmak, kamuoyunu aydınlatmak olmalı.
— Röportajlar, okuyucunun dikkatini çekecek ve onları bazı konularda düşündürecek biçimde düzenlenmeli.
— Röportajlarda öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı, betimleyici vb. anlatım türlerinden yararlanılmalıdır.

2. Röportajlarda yorum vardır. Haber yazılarında yoktur. Her ikisi de gazete ve dergi yazılarıdır.

SAYFA 154

.Bir insanın hakkında yazılanlar objektif olmayabilir. ßu yüzden o insanla yüz yüze görüşmek daha etkilidir.
2.Mülakat:Buluşmak,görüşmek,röportaj
Mülakat Yapma: ßir kişinin bir konu veya sorunlarla ilgili görüşlerini almak.Mülakata katılmak.Görüşmeye katılmak
Görüşme:Bir konu üzerindeki karşılıklı düşünceler ileri sürmek karşılıklı konuşup sohbet etmek
Sayfa 164
1.*Ünlü kişilere çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi veya uzmanlarla yapılan görüşmelere mülakat denir.
*Mülakatlarda duygu ve yorumlara yer verilmez.
*Konuşulanlar dışına çıkılamaz.
*Sade,anlaşılır bir dil kullanılır.
*Metinde degişiklik yapılamaz.
2.Alanında tanınmış kişilerle veya konun uzmanları ile mülakat yapılır.
3.Mülakatta Selim ileri'ye eserleri ve yaşam hakkında sorular sorulmuştur.Dolayısıyla metnin konusu Selim ileri'dir. Bu konu toplumun tümünü değil sadece bir bölümünü ilgilndirir
4.Selim ileri'ye sorulan sorular konunun açıklanmasında uygun ve yeterlidir.
5.Mülakatlarda cevaplar aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.Bu mülakatın ayrıcı bir özelliğidir.
6.Mülakatı yapan kişinin konu ve mülakat yapılan kişi hakkında hazırlık yaptığı sordugu sorulardan bellidir ''siz'' ''uzun bir kışın siyah cümleleri'' ve ''kamelyasız kadınlarda çok ciddi araştırmaya dayalı bir çalışma sergilediniz''tespitinde oldugu gibi''.
7.Mülakat yapılacak kişi önce eserleri sonra da isim olarak metin başlığında tanıtılıyor
8.Mülakat yüz yüze degil de yazışma ile gerçekleşseydi içten ve samimi olmazdı.Ayrıca yüzyüze görüşmek karşıdaki insanı tanımak için daha etkili bir yoldur
2.Etkinlik
Gönderici:Mülakatı yapan kişi:Selim İleri
İleti:Sorular ve cevaplar
Kanal:Söz
Alıcı:Selim ileri(mülakat yapan kişi)
Dönüt:Cevaplar
Bağlam:Mülakat

3.ETKİNLİK
Tanımdanda anlaşılacagı gibi 2 türlü mülakat vardır
1.Ünlü kişileri tanıtan mülakat
2.Önemli bir konuyu aydınlatan mülakat

4.etkinlik
Röportajlarda herhangi bir kişi ile görüşme mecburiyeti yoktur.Bu yüzden mülakatta iletişim ögeleri daha yalın olarak ortaya çıkar.

9.Yazarın yazmaya başladığı önemli dönemi anlattığı bölümde öyküleyici anlatım,diger bölümlerde açıklayıcı,tartışmacı anlatım türleri kullanılmıştır.
10.Dil,metinde ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanmıştır.
5.Etkinlik
Gerçek Anlamlı Kelimeler:Yaz,Fakülte,kitapçı
Yan Anlamlı Kelimeler:Bağ,Çıkmak,Kaçırmak
Mecaz Anlamlı Kelimeler:Vurulmak,Dalmak,Batmak
*Gerçek anlamlı sözcükler farklı an
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://onlinesatis.forumdizini.com
 
11. Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 9. Sınıf Bütün Dil Ve Anlatım Cevapları
» 12. Sınıf Edebiyat Kitabı Tüm Cevapları
» 9. Sınıf Bütün Edebiyat Cevapları
» 10. Sınıf Edebiyat Kitabı Bütün Cevapları
» 11. Sınıf Edebiyat Ölçme ve Değerlendirme Cevapları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Online Oyun Satış Merkezi :: Eğitim :: Lise Ödev :: Dil ve Anlatım-
Buraya geçin: